PDK-BAKUR
12. KONGRE SONUÇ BİLDİRGESİ
Partimiz PDK-Bakur, 25.03.2017 tarihinde 11. Kongre’de alınan kararların üyelerimizin parti talimatını yerine getirme iradesini ortaya koyması üzerine 112 delegenin katılımı ve yeni dönemde izleyeceğimiz politikayı yansıtan aynı zamanda partimizin geleneksel sloganı olan “Xebat Ji Bo Serxwebûna Kurdistan” sloganıyla toplandı.
Kongremiz, ilkler anlamında zengin bir konuma sahip oldu. 12. Kongre Kuzey Kürdistan siyasi partiler tarihinde Diyarbekir şehrinde toplanan ilk kongre olma özelliğine sahiptir. Bunun yanında 1965 yılında Said Elçi ve arkadaşları tarafından Diyarbekir’de kurulan partimiz, ilk defa aynı şehirde kongresini gerçekleştirmiş oldu. Ayrıca partimiz, son olarak 1977 yılında Cudi Dağı’nda yaptığı 3. Kongre’den bu yana tekrar Kuzey Kürdistan’da kongresini toplamış oldu.
Kongremiz, Kürdistan şehitlerine saygı duruşu ve ulusal marşın okunmasıyla açıldı. Kongre Hazırlık Komitesi adına kongremizin anlamını anlatan konuşmadan sonra davetli siyasi parti temsilcileri ve şahsiyetler kongreye mesajlarını sundu.
KONGREDE YAPILAN TESPİTLER
Davetlilerin uğurlanmasından sonra gündeme uygun biçimde kongre delegeleri tarafından ülkemizin siyasi durumu ve partimizin alması gereken tavırla ilgili ortak iradeyi yansıtan konuşmalardan sonra aşağıda sıralanan tespitlere ulaşıldı.
A) “Türkiyecilik” Anlayışı Kuzey Kürdistan Siyasetine Hakim Olmuştur:
Ülkemiz Kürdistan’ın kuzey parçasında son yıllarda halkımıza sistematik biçimde dayatılan yenilgi psikolojisi doğal olarak Kuzey Kürdistan siyasetinde de etkilerini yoğun olarak göstermiştir. “Türkiyecilik” politikası yalnızca PKK siyasetiyle sınırlı kalmamış, kendisini “Kurdistani” olarak nitelendiren ve isimlendiren örgütlerde de maskelenmiş bir biçimde karşımıza çıkmıştır.
Bilindiği üzere kadim Kürt yazını, Kürt milliyetçiliğini “Kurdayetî” olarak isimlendirmiştir. Son yıllarda ise ülkemizdeki milliyetçi kavrayışın, coğrafyayı kapsayarak isimlendirilmesinin bir ihtiyaç olduğu düşüncesiyle “Kurdistanî” kavramı öne çıkmış ve bir nevi “Kurdayetî” kavramının yerine geçmiştir. Bu değişiklik, Kürdistanlıların yalnızca Kürtlerden oluşmadığı gerçeği ve sürdürülen bağımsızlık mücadelesinin aslında coğrafyaya dayandığı gerçeğinin farkındalık yaratması üzerine oldukça doğru ve yerindedir. Bu doğru adım Kürdistan Ulusal Özgürlük Mücadelesini yürüttüğünü iddia eden örgüt ve partileri söylem ve pratik düzeyinde ileriye taşıması beklenirken zamanla bu beklenti boşa çıkmıştır. Öyle ki yurtseverler tarafından “Türkiyecilik” yapmakla suçlanan PKK hattının bile gerisine düşmüşlerdir. Bu yapılar, hiçbir siyasi iddiayı yansıtamadıkları gibi ancak sivil toplum örgütlerinin talep edecekleri istemlerde bulunmaktadır. Sürekli olarak “şiddet sona erdirilsin, çözüm masasına dönülsün” cümlelerini tekil veya kolektif açıklamarında kullanmaktadırlar. Siyasi hareketler temsil ettikleri toplum kesimini arkalarına alarak iktidar olmayı amaçlar. Sömürgecinin sömürgeci olmaktan doğan özelliklerine vurgu yapmayan, onları mevcut statükoyu sona erdirmeye zorlamayan siyasi hareketlerin iktidar hedefinden söz edilemez. Diğer yandan “silahlar sussun, çözüm masası tekrar kurulsun” derken aslında kendilerinin siyasi birer hareket olmadıklarını, arabulucu rolünü üstlendiklerini ikrar etmektedirler.
Siyaset bir bilimdir. Her bilimin olduğu gibi siyasetinde kuralları mevcuttur. Siyasi partiler, bir fikirler bütünü (ideoloji-söylem) oluşturmalı bu fikirler bütününe uygun paradigma kurmalı, bu paradigmaya hizmet edecek projeyi halkın önüne koymalı ve destek istemelidir. Ortada bu basit bilimsel gerçeğe uygun hareket eden bir siyasi hareket mevcut değildir. Öyleyse gerçek anlamda, anti-sömürgeci, bağımsızlıkçı bir siyasi parti ülkemizin kuzeyinde yoktur. Bunun yerine yapılan, Kürdistan milliyetçi ideolojisini motive etme fonksiyonuna sahip sembollere başat rol biçmektir. Siyasette sembollerin içinde doğdukları yani varlık nedenleri olan ideoloji ortadan kaldırılmışsa, görülmez kılınmışsa o semboller de değersizleşir, yanlış alanlara yönlendirme aracı olur.
Gerçekleştirdikleri tek pratik PKK’nin ve sömürgecinin yürüttükleri savaşı sonlandırma çağrılarıdır. Dikkat edilirse bu yapıların ülkemizin bağımsızlık mücadelesini sonlandırma, halkımıza umutsuzluğu empoze etmenin aracı olan PKK hattına yönelik ciddi ideolojik bir eleştiri geliştirmedikleri, yalnızca PKK’nin kullandığı metodu eleştirdikleri görülecektir. Oysaki yurtseverler siyaset üretirken stratejiyi hedef alır, eleştirileri ve üretimleri stratejiye dair olur.
Metod, ikincil derecede öneme sahip bir tercih sorundur.
Bu açıklamalardan sonra net bir biçimde ifade etmek gerekir ki, Kuzey Kürdistan siyaseti, bir bütün olarak “Türkiyeciliğin” eksenindedir. Kuzey Kürdistan siyaseti bloke edilmiştir. Örgütsüzlük, ve siyasetsizlik bizzat siyasi yapılar tarafından halkımıza dayatılmaktadır. Bloke edilen Kuzey Kürdistan siyaseti, ideolojiyi ve devrimci halk örgütlüğünün düşmanlığını yapmaktadır. Türk solunun şöven, PKK’nin ise teslimiyetçi yönünü referans göstererek ideoloji-siyaset üretimi, öcü olarak sunulmakta, halkımızın meşru bağımsızlık talebini dinlendiren ise “fanatik” olarak yaftalamaktadır.
Unutulmamalıdır ki milliyetçilik yani bizdeki KURDISTANÎ anlayışta bir ideolojidir.
B) Partimiz PDK-Bakur Kendisine Dayatılan Teslimiyetçi Anlayışı Asla Kabul Etmeyecektir.
Partimiz, Kuzey Kürdistan siyasetinin sorunlarından fazlasını yaşamaktadır. Öncelikle siyasi anlamda Parti, ideolojisi olan Kürdistan milliyetçiliğiyle ilişkisini koparma aşamasına gelmişti. Politik amacı olan Self-determinasyon hedefinden uzaklaşmıştı. Bu politik amaca yönelik hiçbir proje üretilmediği gibi ne yazık ki söylemde “Türkiyeci” rolünü benimsemişti. Özellikle, 11. Kongre’den önce ve sonra sömürgeciye hiçbir siyasi eleştiri yöneltilmemiş, Kuzey Kürdistan şehirleri yakılıp yıkılırken sesiz kalınmış, olağanüstü hal ilanından sonra halkımız üzerinde artan siyasi baskı ve tutuklama kampanyaları karşısında tavır alınmamıştı. Hatta eski yönetim, yayımladığı bir bildiride “AKP, biran önce yeni anayasa yapsın, bu anayasada biz Kürtlerin haklarını da versin” diyerek ülkemizde hegemonya kuran “Türkiyecilik” siyasetine yeni bir boyut kazandırmıştır. Çünkü PKK hattı bile sömürgecinin hükümetine anayasayı birlikte yapma teklifi götürürken eski parti yönetimi “siz yapın biz karışmıyoruz” demiştir. PDK-Bakur, ulusal sorunun çözümünü sömürgeci anayasasına göremez, sömürgeci hukukunu tanıyamaz. Bu durum partinin varlık nedenine aykırıdır.
Partimizin çözümü sömürgecinin ülkemizden çekilerek, uluslararası sözleşmelerin kabul ettiği gibi özgür bir ortamda uluslarası camianın gözetiminde yapılacak Self-determinasyon plebistidir. Tercihi, Kürdistan halkına bırakan partimiz, bağımsızlıktan yana tavır alır.
C) Eski Yönetim Gayri Meşrudur
11. Kongre’de oybirliğiyle alınan ve kongre sonuç bildirgesinde altı kalın bir biçimde çizilen “Parti altı ay içerisinde legal bir parti kuracak, bu gerçekleşmezse 45 gün içerisinde yeni kongre toplanacak” kararı açık bir biçimde ortadayken, eski yönetim, parti üyelerinin bütün ısrarlı çağrılarına rağmen söz konusu kararı ve dolayısıyla parti talimatlarını, parti hukukunu ayaklar altına almayı seçmiş, hukuksuzluğu, keyfiyeti bir metot olarak benimsediğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Kendileri, kongremiz toplanmadan önce Kongre kararını ancak başkan veya parti meclisinin alabileceğini, 12. Kongre’nin böyle bir karar yokken toplanamayacağını ve bu nedenden dolayı gayri meşru olduğunu söylemekteydi. Bu iddia siyaset ve hukuka yaklaşımlarının ne kadar sığ olduğunu göstermektedir. Söylemek gerekirki 12. Kongre’nin toplanması için yeni bir karar almaya gerek yoktu çünkü partinin en üst organı olan kongre, bu kararı 11. Kongrede zaten almıştı. Yönetimin görevi ve yetkisi kongrenin organizasyonuna ilişkindi. Ayrıca bilindiği gibi bir parti organı kendisinden büyük bir başka organın kararını ortadan kaldıramaz.Yani parti meclisi veya başkan kongrenin kararını değiştiremez, yok sayamaz. Kongrede alınan şartlı özel karar, tüzükteki aynı konuyla ilgili hükmü oy birliğiyle ortadan kaldırmıştı.
Partinin eski yönetimi, partinin bu talimatına uymayacağını deklare etmeden önce, parti kongresinin izni olmadan başka guruplarla birlik görüşmeleri yürütmüş, hukuki anlamda partimizi bağlamayan protokoller imzalamıştır. Bu yetmezmiş gibi partimize hesap vermekten kaçtıkları için ihraç edilen şahısları bu birlik görüşmelerinde muhatap olarak kabul etmiştir. Hukukun olmadığı yerde siyasi ahlaktan söz edilemez. Siyasi ahlakı ölçüt kabul etmeyenlerin ise ne partimizle ne de Kürdistan ulusal özgürlük mücadelesiyle bir ilişkisi olamaz.
Eski yönetime 13. Kongre’ye kadar savunma hakkı verilmiş, kongreye katılmadıkları takdirde kesin olarak ihraç edilecekleri ifade edilmiştir.
Bugünden itibaren siyasi teamüller gereği bu gurupla siyasi ilişki kuran şahıs veya kurumlar, bu nesnel gerçekliği göz önünde bulundurmalıdır.
D) “KDP-Birlik Projesi” Sahte KDP Yaratma Projesidir
Üç yılı aşkın süredir başını partimizden ihraç edilen ve partimizle siyasi ve tarihi ilişkisi bulunmayan şahısların çektiği “KDP Birlik” isminde bir proje yaşama geçirilmeye çalışılmaktadır. Biz bu projeyi “sahte KDP” olarak tanımlıyoruz. Sömürgeciyi mahkum etmeyen, sömürgecinin lideri ve iktidar partisine kuyrukçuluk yapan, bağımsızlık iddiasında olmayan, kuzeyle ilgili söyleyecek sözü bulunmayan bu şahıs ve gurupların kuracağı yapının KDP’nin kutsal ismiyle bir ilişkisi olamaz, olsa olsa “sahte KDP” olabilir.
Yapmaya çalıştıkları, Sömürgeci hükümeti, anti-Kemalist göstererek aslında sömürgeci devleti bir bütün olarak aklamaya çalışmak, Kürdistanlıların özgürlük taleplerine ket vurarak sömürgeci devlete entegre olmalarını sağlamaktır. Bilindiği gibi TC’nin varlığını sağlayan olgu, Ülkemiz Kuzey Kürdistan’ın işgalidir. Bu anlamda işgal devam ettiği sürece bir parça olan söz konusu kliği, bütünden yani sömürge sisteminden ayırmanın bir anlamı yoktur. Çünkü anti Kemalist olarak gösterilmek istenen parça, tarihi olarak ülkemizin sömürge altı statüsünün kurulmasında birincil derecede rol oynamış ve bugün oynamaya devam etmektedir. Yani sömürgeci sisteminin bir parçasıdır, bizim mücadele etmemiz gereken sistemin kendisidir yoksa sömürgeci sistem içerisindeki bir klik değildir. Kaldı ki şirin gösterilmeye çalışılan parçanın ülkemizde yarattığı tahribat ortadadır.
Sömürgeci sistem içerisinde uzun süredir iktidar olan bu kliğin Kürdistan sorununu çözmek gibi bir niyetinin olmadığı aşikardır. Sömürgeci, bireysel haklar ve hürriyetler sorununu bile çözmekten uzaktır. Örneğin 20 milyon Kürdün anadilde eğitim ve öğretim görme hakkına karşılık olarak toplam 20 tane Kürtçe öğretmen atanması gibi uygulamalar sömürgecinin asimilasyondan vazgeçmediğini gözler önüne sermektedir. Kürdistan’daki okullarda Kürdistanlı çocuklara, Türk kültürü, Türk dili, Türk tarihi okutulmak suretiyle asimilasyon devam etmektedir. Kürtçenin Dimilki lehçesi bizzat BM tarafından tehdit altında bulunan diller statüsüne alınmıştır. Baraj ve karakollar Kürdistan’da yürütülen başat idari hizmetler halini almıştır. İzinsiz alınmış tek bir heykeli geri almak için Avrupaya onlarca sefer düzenleyen Türk otoriteleri, Kürt Ortaçağ tarihinin önemli bir örneği olan Hasankeyfi sonsuza kadar suya gömmek istemektedir. Halen Kürtlerin en ufak bir idari statüsü yoktur.Cumhuriyetin ilanı esnasında ciddi bir sanayi ve ticari merkez olan Kürdistan’ın bu konumu bitirilmiştir. Şu anda Kürdistan’da yoksulluk salgın halindedir. Kürtler Türk idari sınırları içinde ucuz iş gücü, Kürdistan ise egemen ulusun zenginleşmesini besleyen hammadde ve enerji kaynağından başka bir şey değildir. Kürtler 20 milyonluk nüfuslarına rağmen sömürge altı bir toplumdur. İngilizlerin idaresindeki Hindistanlılar kadar bile hakları yoktur. Kürdistan, ekonomik, idari ve kültürel olarak yok olmaya mahkum edilmek isteniyor.
Halkımızı perişan eden bu düzenden medet uman, sempati besleyen Sahte KDP projesi, yalnızca partimiz PDK-Bakur’u değil bütün ulusal özgürlük mücadelesini tasfiye etme projesidir. Bu projeye karşı bütün yurtseverleri uyanık olmaya çağırıyoruz.
E) PDK-Bakur Sömürge Sisteminin Anayasa Referandumunda Boykot Kararı Verdi
Partimiz, anti sömürgeci niteliğinin bir gereği olarak halkımızı, sömürgeci anayasasında taraf olmamaya, ülkemizin talanına neden olan bu sistemi meşrulaştırmamaya, referandumu boykot etmeye çağırıyor.
F) Ülkemizin Diğer Parçalarıyla Dayanışma Devrimci Görevimizdir
Partimiz, Güney Kürdistan’daki kazanımların korunması için fedai bir tutum alacaktır. Hewlêr’de doğan güneş, bütün Kürdistan’ı aydınlatmalıdır. Kürdistan güneşine sahip çıkmak ulusal bir görevdir. Bugün Şingal’de yaşanan Güney Kürdistan’ın meşru otoritesine ve Kürdistan bağımsızlık hedefine karşı geliştirilen PKK işgalini kabul etmek, karşı çıkmamak sömürgecilerle aynı yere düşmek anlamına gelir. Özgür Kürdistan’ın bilinen düşmanlarının kurguladığı ve PKK’nin taşeron vazifesi üstlendiği, bu saldırı bize gösteriyorki bütün parçalarda bağımsız Kürdistanı yaratmak kolay olmayacaktır. Güneyle daha fazla dayanışma ve milli olmayan güçleri mahkum etmek her zamankinden daha fazla önem arz etmektedir.
Doğu Kürdistan’da yükselen mücadeleye azami destek vererek kardeş partimiz PDKİ ve diğer doğulu partilerle tarihimizi aşan bir tarzda dayanışma içine girilecektir. Bu tutum geleneksel milliyetçi anlayışımıza denk düşmektedir.
Güneybatı Kürdistan’da özgürlük bu kadar yakınken PKK hattının yürüttüğü gayri milli siyaset yüzünden Kürdistanlılar, lehimize olan konjonktürden gereği kadar fayadalanamamaktadır. Güneybatı Kürdistan’da PKK hattının yarattığı tahribatı önlemek için kardeş partimiz PDKS ve diğer güneybatılı partilerle ile dayanışma içine girilecektir.
Partimiz, PDK anlayışına uygun olarak diğer parçalarla dayanışmayı önüne bir görev olarak koyarken aynı zamanda her alanda şahsiyetli bir parti olarak davranacak, parti hukuku, parti bağımsızlığı ve parti disiplininden asla taviz vermeyecektir.
H) Parti Örgütü Yeniden İnşa Edilecektir
Tasfiye edilen parti örgütü legal zeminde reorganize edilecektir. Partimizin ne geleneksel örgütlülük ne de 2013 ten sonra oluşturduğu legal örgütlülüğü hiçbir yerde faal değildir, komiteler dağıtılmış, ofislerin kapısına kilit vurulmuştur. Yani parti örgütü tasfiye edilmiştir.
Yeni dönemde öz gücümüzle, halkımızın ve kadrolarımızın imkanları ve fedakarlığıyla sağlam ve mütevazi adımlarla parti örgütü yeniden inşa edilecektir. Her sınıf, katman, din ve düşünceden yurtseverleri partimiz saflarında örgütleyerek milliyetçi kitle partisi yaratılacaktır.
I) PDK-Bakur Siyasi Retorik Anlamında Netleşecektir
Ölümsüz Mustafa Barzani, partimizin ideolojik önderidir. Onun yarattığı düşünce ve yönteme her zamankinden daha fazla sarılarak, çizgimizin devrimci niteliğini yaşama geçirerek kitlesel bir güç olmanının önünü açacağız.
Partimiz, Xanî’den Nehrî’ye Nehrî’den Ölümsüz Barzanî’ye ulaşan bağımsızlıkçı çizgi, hedefine ulaşana kadar sömürgeciyle uzlaşmayı, teslim olmayı red eder. Devrimci-Milliyetçi anlayış işte burada farkını ortaya koyar. Bağımsızlık kararlılığının örgütlülüğünü yaratmak, mücadele araçlarını efektif kullanmak çizgiye olan bağlılığımızın tescili anlamına gelecektir.
Bağımsızlıkçı çizgiyle ilişkisi olmayan gurupların, Ölümsüz Barzanî’nin düşünce ve mücadele tarzıyla ilişkisi olmayan teslimiyetçi yaklaşımların halkımızın kafasını karıştırmasına izin vermemek için güçlü bir çalışma programı yaşama geçirilecektir.
Bu hedefe ulaşmak için toplantı, konferans ve benzeri etkilinlikler düzenleyerek, yayınlara ağırlık verilecektir. Kitlesel bir tartışma ortamı yaratmak görevimizdir. Böylelikle, milliyetçilik, anti sömürgecilik, self-determinasyon, Kürdistan’da milliyetçilik gibi kavramları netleştirerek, ortak bir parti söylemi ve milliyetçi ve devrimci reflekse sahip kadrolar yaratmış olacağız.
Parti çalışmalarına gerekli katkıyı sunmayan bazı kişiler, sürekli olarak parti tarihimizde yaşanan bazı olayları tekrar tekrar gündeme getirerek kendi yetmezliklerini örtmeye ve önümüzü tıkamaya çalışmaktadır. Oysaki partimizin 4. Kongresi komisyonlar oluşturmuş, gerekli araştırmaları yaparak söz konusu tarihi olayları açıklığı kavuşturarak karara bağlamıştı. Bu tür hadiseleri sürekli olarak gündeme getirmek partimize ve Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesine yalnızca zarar vereceğine vurgu yapan kongremiz, bu olayları bir daha asla gündeme getirmeme yönünde son noktayı koymuştur
J) Self-Determinasyon (Kendi Geleceğini Belirleme) Hakkının Kullanılması Milliyetçi Projemizin Merkezi Olacaktır
Sabırlı ve kararlı bir biçimde bu hedeflere ulaşıldıktan sonra milliyetçi projenin yaşama geçmesinin ve devrimci bir tarzda bu proje etrafında mücadele etmenin şartları oluşmuş olacaktır. Milliyetçi projemiz, politik amacımız olan Self-determinasyon hakkının kullanılmasını merkeze alacaktır. Parti örgütlülüğü yaratıldıktan sonra çalışma proğramımız halkımızın desteğiyle yaşama geçecektir. Yani milliyetçi paradigma, örgüt, ideoloji ve proje anlamında yaratılacaktır.
KABUL EDİLEN YENİ PARTİ TÜZÜĞÜ
Parti üyelerimiz ve dostlarımızın bildiği gibi 2013 yılından günümüze değin ihtiyaçlara hiçbir şekilde karşılık vermeyen eski tüzük, partimizi bloke etme araçlarından birisi olarak kullanılmaktaydı. Bundan dolayı 12. Kongre, maddeler üzerinde detaylı tartışmalar yapıldıktan sonra uzlaşma sonucunda yeni tüzüğü kabul etmiştir.
A) Kongremiz Kolektif Liderlik Modelini Seçti
Eski tüzükte başkanlık sistemi kaldırılarak kolektif liderlik modeline geçilmiştir. Çünkü eski tüzük başkana sonsuz yetkiler vermiş, yetkileri sınırlı olan parti meclisi işlevsiz kalmış ve siyaset üretememiştir. Eski başkan bütün keyfi kararlarının dayanağı olarak eski tüzüğü işaret etmekteydi. Yeni tüzük hükümlerine göre, kongre önce 11 kişilik parti meclisi üyelerini seçmiş ve parti meclisinde yapılan oylama sonucunda ise Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı ve diğer Yürütme Kurulu üyelerinin seçilmesini öngörmüştür. Yetkilerin önemli kısmı parti meclisine verilmiş, parti meclisi kararlarını uygulamakla yürütme kurulu görevlendirilmiştir. Genel Sekretere ise yürütme kurulunun koordinasyonu sağlama sorumluluğu ve partiyi temsil etme görev ve yetkisi verilmiştir.
B) Parti Disiplini ve Parti İçi Demokrasinin Sağlanması İçin Gerekli Mekanizma Kuruldu
Partimiz içinde disiplin mekanizmasının yokluğu ciddi sorunlara yol açmaktaydı. Disiplin ve denetim mekanizmasının yeniden devreye girebilmesi için detaylı hükümler yeni tüzükteki yerini aldı.
Her üyenin düşüncesini parti organlarına ulaştırma, soru sorma, öneri sunma hakkı verilmiş, parti içinde demokratik tartışmanın şartları sağlanmıştır.
Kongremiz hukuksuzluğun, siyasi ahlaksızlığın ve teslimiyetçi “Türkiyeci” siyasetin başını ezmek şiarıyla sonlandı. Kuzey Kürdistan halkının özgürlük umudu, partimiz PDK-Bakur’la bir kez daha yeşerecektir. 28.03.2017- Diyarbekir
YAN KURDISTAN YAN NEMAN!
PDK-BAKUR