Skip to content Skip to footer

BASINA VE KAMUOYUNA

26.10.2017

Güney Kürdistan halkının açık ve meşru bir ortamda gerçekleştirilen referandum sonucunda ezici bir çoğunlukla ortaya koyduğu bağımsızlık iradesine karşı Bağdat hükümeti, eski Baas rejimini aratmayacak şekilde, Kürdistan halkının tüm kazanımlarını yok etmek amacıyla saldırıya geçmiş, cahşların da yardımıyla tarihi, coğrafi ve demografik olarak Kürdistan’ın parçası olan Kerkük başta olmak üzere Kürdistan topraklarının bir kısmını işgal etmiştir. Bu işgal operasyonuna Türk ve Fars devletlerinin de ortak olduğu ve Bağdat’a açıktan destek verdiği ortadadır. Her zaman olduğu gibi, Kürdistan söz konusu olduğunda kendi aralarındaki çelişkileri bir kenara bırakan sömürgeciler bir kez daha halkımıza karşı birleşmişlerdir.

İşgal operasyonu sırasında vahşeti bir yöntem olarak tercih eden İran destekli Haşdi Şabi ve Irak ordusu yüzlerce sivil Kürdistanlıyı katletmiş, yüzbinlercesini de mülteci durumuna sokmuştur. Sömürgecilerin Kürdistan’da yarattığı vahşetin sonuçları insan hakları örgütlerinin raporlarına yansımıştır. Uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullandığı için Kürdistan halkı bu vahşetle karşı karşıya kalırken Batılı devletler ise insan hakları, demokrasi ve hukuk gibi kavramları unutarak bu işgali uzaktan izlemekle yetinmişlerdir. Ancak, bilinmelidir ki bu ikiyüzlü tutumlarından umdukları kazancı elde edemeyeceklerdir. Kürdistanlılar katliam tehlikesi nedeniyle geçici olarak terk etmek zorunda kaldıkları topraklarındaki zenginlikleri başkalarının yağmalamasına izin vermeyecektir.

Tüm bu olumsuz şartlara rağmen, Güney Kürdistan liderliği ve kahraman Pêşmerge orduları, karşılaştıkları bu büyük badirenin ve ihanetin şokunu kısa sürede atlatmış ve şu anda kısıtlı olanaklara rağmen her cephede işgalcilere en sert cevabı vermektedir. Dört parçadan Kürt gençleri de Güney halkımızı ve Pêşmerge’yi haklı mücadelesinde desteklemek amacıyla seferber olmuştur.

Sömürgeciler bilmelidir ki, halkımız bir milim vatan toprağını dahi düşmana bırakmayacak ve meşru haklarından da asla taviz vermeyecektir. Kendi kaderini tayin hakkı doğuştan gelen tabii bir haktır. Bu hak vazgeçilemez, devredilemez, feragat edilemez ve bir defa kullanmakla tüketilmez bir haktır. Bu hakkın şu veya bu anayasada yazılıp yazılmamasının hiçbir önemi yoktur. Kukla Bağdat rejimi dâhil bu meşru hakkı gasp etmeye yeltenecek her zorba tarih boyunca olduğu gibi karşısında dirençli Kürdistan halkını bulacaktır.

Ayrıca, büyük bir dirayet ve liderlik örneği ortaya koyarak içeriden ve dışarıdan gelen tüm engelleme çabalarına rağmen halkımızın bağımsızlık iradesini ortaya koymasını sağlayan ve şu anda da işgalcilere karşı verilen savaşta Kürdistan ordularına komuta eden Başkan Mesud Barzani’nin özellikle içinden geçtiğimiz şu kritik dönemde her zamankinden daha fazla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Kürdistan ulusal özgürlük mücadelesi bu badireyi atlatabilecek deneyime ve olgunluğa sahiptir. Halkımızın umutsuzluğa kapılması için hiç bir neden yoktur.

PDK-Bakur olarak Güney Kürdistan’ın ortaya koymuş olduğu özgürlük ve bağımsızlık iradesini sonuna kadar desteklediğimizi bir kez daha ilan ediyor ve dört parçadaki tüm halkımızı ulusal kazanımlarımıza sahip çıkmaya, bu yolda tüm olanaklarını seferber etmeye çağırıyoruz.

YAŞASIN BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN!

YAŞASIN KAHRAMAN PEŞMERGELERİMİZ!

PDK-BAKUR

KUZEY KÜRDİSTAN DEMOKRAT PARTİSİ