Skip to content Skip to left sidebar Skip to footer

XEBAT TV

LOZAN ANTLAŞMASI DEVLETLER ARASI SÖMÜRGECİ VE EMPERYALİST BİR ANTLAŞMADIR

24.07.2021

24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma “Yakın Doğu Üzerine Lozan Antlaşması Görüşmeleri” ardından imzalandı. Konferansın adı oldukça anlamlıdır. Zira Kürdistan Ortadoğu denilen bu bölgenin merkezinde yer alan bir ülkedir. Kürt milleti temsil edilmemesine rağmen, bu Konferans ve Antlaşmayla, Kürt milletinin yüzyıllık kaderi belirlendi, millet olarak Kürtler ve ülkeleri Kürdistan tarihte ikinci kez parçalanarak bölündüler.

Bilindiği üzere Osmanlı İmparatorluğu ile Safevî Devleti arasında 17 Mayıs 1639’da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması ile Kürdistan ikiye bölünmüştü. Bir bakıma Kasr-ı Şirin Antlaşması’nı da teyid eden Lozan Antlaşması ile Kürtler ve ülkeleri Kürdistan bu kez uluslararası düzeyde ve çok sayıda devlet arasında dört parçaya bölündü ve uluslararası/devletlerarası sömürge bir ülke haline getirildi. Kürt halkının iradesine rağmen bölgenin sınırları yeniden çizilerek, Kürdistan topraklarının bir kısmını da içine alan suni iki yeni devlet daha oluşturuldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun sömürgeci yönetimi altında olan Kürdistan’ın güneyi İngiliz mandası altındaki Irak yönetimine, güney-batı toprakları Fransız mandası altındaki Suriye yönetimine bağlandı. Parçalanma ve bölünme üzerine şekillenen Kürt milletinin yüzyıllık makus tarihi kaderi bugüne kadar değişmedi.

Lozan Antlaşması, 20. ve 21. yüzyılda yeryüzünde başka benzeri olmayan emperyalist ve sömürgeci bir paylaşım antlaşmasıdır. Zaman zaman adına Lozan Barış Antlaşması da denilen bu antlaşmayla Kürtler ve ülkeleri yok sayılmış, iradeleri ayaklar altına alınmış, ulusal ve hata temel insani hakları gasp edilmiştir. Ve hatta Kürt milleti, toplumun hücresi sayılan en küçük birimi durumundaki ailelerin bölünüp parçalanmasına kadar bundan etkilenmiştir.

Lozan Antlaşması ile Kürdistan toplumunun iç dinamikleri tahrip edilerek, her şeyden önce Kürtlerin, tarihsel olarak uluslaşma sürecine doğrudan müdahale edilmiştir. Kürt ulusunun içinde bulunduğu bugünkü coğrafik, siyasi, ekonomik, sosyal, dilsel, kültürel vb. bölünme ve parçalanmanın temelinde bu uluslararası müdahale yatıyor. Bunun sorumlusu sadece bölgenin sömürgeci devletleri olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye değildir. Bölgedeki sömürgeci devletlerle birlikte Lozan Antlaşması’na taraf olan dünyadaki sömürgeci ve emperyalist ülkeler de bundan sorumludur. Dolayısıyla Lozan Antlaşması’na karşı duruş ve mücadele aynı zamanda uluslararası düzeyde bir mücadeledir.

Lozan Antlaşması Kürt milletini ve Kürdistan’ı bölüp paylaşmaya dönük devletlerarası bir antlaşma olduğu için aynı zamanda devletlerarası hukuk ve evrensel insan hakları belgeleri açısından da değerlendirilmelidir. Bu anlamda Lozan Antlaşması’na karşı mücadelenin uluslararası boyutu günümüzde daha çok önem kazanmıştır. Kuşkusuz, bu alanda Güney Kürdistan Federal Devleti’ne, Kürt diasporasına, batı üniversitelerinde ve özellikle diplomasi ve uluslararası hukuk alanında okuyan ve akademik kariyer edinen yeni nesilden çok sayıda genç kadrolara büyük görevler düşüyor. Bunun için güçlü bir lobiye, örgütlü, koordineli ve istikrarlı bir uluslararası diplomasi ve hukuk mücadelesine, bu alanda dünyanın belli başlı dillerinde yapılacak akademik çalışmalara büyük ihtiyaç vardır.

Kürt milleti bugüne kadar Lozan Antlaşması’nı kabul etmedi, bugün kabul etmiyor, gelecekte de kabul etmeyecektir. Ancak bu yetmiyor, bu kölelik zincirinin mutlaka kırılması gerekiyor. Bilindiği gibi 2023 yılı Lozan Antlaşması’nın 100. yıldönümüdür. Tüm politik örgüt ve partileriyle, sivil ve demokratik kurumlarıyla, aydın ve akademisyenleriyle Kürtlerin her alanda, ulusal ve uluslararası düzeyde Lozan Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atmak için seferber olması gerekiyor. Bu alanda yine özellikle Kürt diasporasına büyük görevler düşüyor. Daha şimdiden diplomasi ve lobi çalışmaları, konferanslar ve uluslararası sempozyumlar, BM ve diğer uluslararası kuruluşlar nezdinde yapılacak başvuru ve girişimler ile güçlü bir kamuoyu oluşturulmalı, Kürt ve Kürdistan meselesi dünya gündemine taşınmalıdır.

Doksan sekizinci yıldönümünde bir kez daha Kürt milleti ve onun politik temsilcileri olarak tüm dünyaya Lozan Antlaşması’nı tanımadığımızı bildiriyoruz. Bu antlaşmayı imzalayan batılı devletleri bu tarihi hatadan dönmeye ve Kürt ulusunun devletleşme hakkını tanımaya çağırıyoruz.

Kürdistan Sosyalist Partisi(PSK)

Kürdistan Demokratik Hareketi (TDK-Tevger)

Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK)

Kürdistan Demokrat Partisi-Bakur (PDK-Bakur)

Pêlkurd

EM ÊRÎŞÊN NÎJADPEREST YÊN LI SER MALBATÊN KURDAN RÛREŞ DIKIN!

22.07.2021

Êrîşên nîjadperestî yên li ser Kurdên li metropolên Tirkîyeyê berdwam in. Di van çend rojên bihurî de li bajarên Afyon, Konya û Enqereyê, n3ijadperestên Tirk êrîşên nemirovane birin ser malbatên kurdan û di encamê de li Konyayê bi navê Hakim Dağ Kurdek hate kuştin û li sê bajaran gelek kes jî ji malbatên cuda cuda birîndar bûne.

Her çiqas rayedarên Dewleta Tirkiyeyê dixwazin sedemê van êrîşan berovajî bikin û wek êrîşên munferît nîşan bidin jî, pir aşkereye ku, ew kesên van êrîşan kirine bi slogan, gotin û çêr û dijûnên nîjadperestî yên li dijî kurdan êriş pêk anîne.

Ev êrîşên bi vî rengî pêştir jî rûdabûn û tu kes ji ber van êrîşan nehatibûn ceza kirin.Di her êrîşê de hêzên ewlekarîyê yan çavên xwe ji êrîşkaran re girtine, bêdeng mane, yan jî rê ji erîşkaran re xweştir kirine.

Ev êrîşên nîjadperestî berhemên sîyaseta Dewleta Tirkîyeyê ya şowen ya li dijî kurdan e. Ji ber ve rastîyê jî hemû rayedarên Dewleta Tirkîyeyê, dezgehên ewlekarîyê, dezgehên çapemenî û ragehandinê, sîstema perwerdehîyê ji van êrîşan berpirsiyarin, tawanbarin. Herweha hemû partîyên mixalefetê, dezgehên sivîl û kesayetên navdar yên li himberî van êrîşan bêdeng dimînin jî ji van êrişan berpirsiyarin.

Divê rayedarên dewleta Tirkîyeyê jî, hêzên nîjadperest yên dijminê miletê kurd jî baş bizanibin ku, miletê kurd ê heta îro serê xwe li himberî tu jenosîd, qetîam, kuştin, zilm û zordarîyê netewandîye û dê ji îro pê ve jî serê xwe li himberî dagirker û nîjadperestan netewîne.

Em baş dizanin ku ev êrîşên ku li bajarên Tirkîyeyê li ser kurdan têne kirin, berdewamîya sîyaseta jenosîdkar a li ser miletê kurd e.

Em di wê bawerîyê dene ku, gava yekem ya li himberî van êrîşên nemirovane, hevkarî û tifaqa neteweyî, niştimanî ye û di vê derbarê de berpirsyarîyeke dîrokî li ser milên hemû partî, rêxistin, grûp û dezgehên Kurdan, Kurdistanîyan e.

Em bangî parastvanên mafê mirovan û hemû hêzên azadîxwaz, demokrat, ealet parêz yên li Tikrîyeyê dikin da ku li himberî van êrîşan bêdeng nemînin.Êrîşên li ser gelê Kurd, di eynî demê de êrîşên li ser azadî û pêşeroja we ne jî. Herweha nîjadperesti tawaneke li dijî mirovahîyê ye û rê li ber pêşketin û jîyaneke bi rûmet a her miletî jî digire.

Em wek 5 partî û tevgerên kul i xwarê navê wan hene, sersaxîyê ji malbata Hekim dal re, şîfaya xêrê ji birîndaran re dixwazin.

Em van êrîşên nîjadperest û nemirovane rûreş dikin.

PÊLKURD, PSK, TEVGER, PAK, PDK-BAKUR