Skip to content Skip to left sidebar Skip to footer

DAXÛYANÎ

30 SAL DI SER ENFALÊ RE BUHURÎN

14.04.2018

Di 14 Nîsana 1988 an de, li Başûrê Kurdîstanê, rejîma Baas, pîştî kîmyabarana bi jahrê ya li Helebçeya brîndar, li tevaya Başûrê Kurdistanê dest bi qirkirin û cîhêlkirinê kir. Bi giranî li devera Germiyan û li derdora Çemçemalê, deverên xaza suriştî û neft lê heyî, ketober xelk dane hev, kom kirin, bê serûşûn wendakirin, avêtîn çalên bêbinî, dane ber gulleyan, pirrên wan bi saxî hatin binaxkirin.

Ji 14 Nîsana 1988 heta bi pêla 3 emîn ya “Enfal”ê, 9ê Hezîranê, nêzî pênc hezar gundên Kurdistanê hate hilweşandin, (1800) hezarû heyştsed dibistan, sêsed nexweşxane, sêhezar mizgeft û 27 dêr û Kenişt hatin werankirin, hilweşandin. Di rastiyê de destpêka van qirkirinan ji 1986 an ve dest pêkir û heta bi 1989 an bi 8 qonaxan hate ajotin. Di encamê de ji (182000) sed û heyştê û du hezaran bêtir.

Kurdistanî hatin kuştin û bi milyonan ji cîh û warên xwe hatin bidûrxistin. Helbet ev ne buhara yekem bû ku li Kurdistaniyan hate herimandin û dê ne ya dawîn be jî. Ger em rojên reş bihejmêrîn, bi dawîn nayên û em firmêskan li ser bibarînin çav têrê nakin. Rojên reş nayêne jibîrkirin. Bi tenê bibîranîn û firmêsk barandin jie care ye, ew naçarîyê ye.

Îro jî axa welatê me sincirîye, şerê balindeyên biyaniyan li ser genimên me ye. Derman hizrû bîra neteweyî û têkoşîna jibona serbixwebûn û azadiya welatê me, Kurdistanê ye. Avakirina Kurdistana serbixwe û azad dikare dawiyê li hemi karesat û komkujiyan bîne.

30 Sal di ser “ENFAL”ê re buhurîn. Hê jî dayikên me firmêskan dibarînin. Hê jî bi hezaran gorbuhiştên me bê serûşûn şopwenda ne. Wek Têkoşerê gorbuhişt Beytar Nûrî Dêrsimî jî gotiye:

“Bê hejmar cangoriyên Kudistanê bê gorr in. Ew ji me beryadekê, abîdeyekê dixwazin. Ew beryad avakirina Kurdistana serbixwe û azad e”.

Ey dujmin: Em bi qirkirinê nayêne wendakirin. Miletê Kurd û hemî dilxwaz û dildarên Kurdistanê dizanin ku derman û çareserî bi giştpirsiya 25ê Îlonê ji tevaya Cîhanê re hate pêşkêşkirin. Her weha xiyaneta 16 yê Cotmehê û lîstika li ser Efrînê û hemî xaka Kurdistanê êdî rêya serbixwebûnê bêtir ronî dike ku Kurdistan serbixwe û azad nebe dê herûher bibe qada şer û nexweşî û xiyanetê

Em bi dijwarî li hemberî hemî karesat û komkujiyên li Kudistanê dengên xwe bilind dikin. Û dibêjin: Kiryar û berpirsên ENFAL, Kîmyabarana Helebçeyê û Komkujiya (8000) Heyşthezar Berzaniyan Dewleta Iraqê ye û divê di Dadgehên Navneteweyî de bihêne darizandin.

PDK-Bakur

PDK-BAKUR’UN BOYKOT KARARI VE “KURDİSTANİ İTTİFAK”

08.05.2018

Kürdistan topraklarındaki varlığı dahi gayri meşru olan bir devletin gerçekleştireceği seçimler de sözde ve gayrimeşrudur.

Sömürgeci TC devleti 24 Haziran’da hem parlamento üyeleri hem de cumhurbaşkanlığı için erken seçime gitme kararı aldı ve seçim süreci başladı. Partimiz PDK-Bakur, anti sömürgeci siyasi çizgisine uygun olarak boykot tavrını kamuoyuna duyurdu. Ancak, seçim gündeminin gerek Kürdistanlı siyasi gruplar gerekse halkımız arasında yoğun tartışmalara ve yer yer bazı spekülasyonlara yol açması üzerine, bu tutumumuzun hem halkımız hem de diğer ilgililer tarafından daha iyi anlaşılması amacıyla daha detaylı bir açıklama yapma ihtiyacı doğmuştur.

Sömürgeci TC devletinin Kuzey Kürdistan’daki varlığı gayrimeşrudur. Nitekim TC’nin Kürdistan’daki varlığı silahlı güçleri ve savaş aygıtı sayesinde mümkün olabilmektedir. Cumhurbaşkanlığına, yani işgal ordusunun başkomutanlığına adaylığını koyan Demirtaş dâhil olmak üzere hiçbir Kürdistanlı siyasetçi bu tespitimize karşı çıkamaz. Ayrıca evrensel hukuka göre, halkın onayı olmaksızın bir ülkede hüküm süren devlet sistemleri gayri meşrudur. Nasıl ki, bir parti veya dernek yönetimi üyelerinin rızasına muhtaçsa, hükümran devlet sistemleri de halkın rızasına muhtaçtır. Bir Türk ulus devleti olan TC, Kürdistanlıların devleti değildir, Kürdistanlılara rağmen Kürdistan’da varlığını devam ettirmektedir. Bu yüzden, halkımıza silah zoruyla kendisini dayatan bir devletin yöneticilerinin seçimini meşru olarak nitelendirmek mümkün değildir.

Siyasi anlamda boykot, insanlarımız ve ülkemiz üzerinde zora dayanarak tahakküm kuran sömürgeci sistemle köprüleri yıkmak ve onu mahkûm etmek anlamına gelmektedir. Elbette ki bir veya birkaç seçimle yüzde yüz başarı elde etme olanağı yoktur. Boykot bir yönüyle bizi bireysel olarak sömürgecinin kirliliğinden korurken diğer taraftan Kuzey Kürdistan’ı yakıp yıkan, bağımsızlık referandumu sonrası güneyli halkımızı açlıkla tehdit eden, Efrin’i işgal eden ve dünyanın hiçbir yerinde bağımsız Kürdistan’a izin vermeyeceğini deklare eden sömürgeci devletin halkımız tarafından mahkûm edilmesi anlamına gelecektir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, sömürgeci sistem iktidarı ve muhalefetiyle bir bütündür. Bu sistemin parçası olanlar dâhil oldukları sistemin dışında düşünülemezler. Bu sistemin ise halkımıza gün yüzü göstermeyeceği aşikârdır. Sömürgeci sistemin partileri arasındaki çelişkilerden biz Kürdistanlılar için bir yarar doğmaz. TC tarihi boyunca değişen sayısız iktidarın Kürdler ve Kürdistan hakkındaki siyaseti her zaman aynı olmuştur. Bugünkü iktidar da, döne dolaşa öncülü Kemalistler gibi inkâr ve imha politikasına demir atmış, yarın iktidara aday olanlar ise bundan fazlasını vadetmiyorlar.

Dünyanın hiçbir yerinde ulusal kurtuluş mücadelesi veren halklar sömürgecilerin parlamentosu üzerinden özgürleşmemiştir. Kürdistan’da bu durumun farklı olacağını düşünmek için de ortada bir neden bulunmamaktadır. Kaldı ki, bazı Kürdistanlı siyasiler defalarca ve büyük umutlarla sömürgecilerin parlamentosuna girebildiler, ancak, her defasında sonuç yıkım oldu.

Bu seçim döneminde kendisini “Kürdistani İttifak” olarak isimlendiren ve PAK, T-KDP, PSK, Platform ve Azadi Hareketi’nden oluşan üç parti ve iki çevrenin meydana getirdiği bir ittifak oluşumu HDP çatısı altında seçime girmeye çalışmaktadır. Ortaya koydukları bu tavır sürpriz değildir. Partimiz, daha evvel de Kürdistani söylemlerle ortaya çıkan kimi çevrelerin özünde Türkiyeci olduklarını, ulusal sembolleri kullanarak kendilerini kamufle etmeye çalıştıklarını, hatta ulusal talepler konusunda HDP’den bile daha geri bir noktada durduklarını ifade etmişti. Zaten, bilindiği gibi bu grupların bir kısmı geçmişte AKP’yi diğer bir kısmı ise CHP’yi desteklemiş, ancak karşılığında bu iki Türk partisinden de herhangi bir iltifat alamamışlardı.

Daha düne kadar HDP’yi Türkiye partisi olduğu için eleştiren, onu hendeklerde ölen gençlerimizin sorumlusu olarak gören, Güney Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı oldukları için onlarla bir araya gelmek istemeyen, genel başkanları Sayın Barzani’ye dil uzattığı için onu düşmanlaştıran, ama bugün HDP üzerinden sömürgecilerin parlamentosuna girebilmek için adeta kapı pencere kıran bu gruplara Kürdistan halkı itibar etmemelidir. Üstelik bu şuursuz heveslerini ‘Kürtlerin ittifakı’ gibi bir yaftayla öretmeye çalışmaktalar. Oysa işin doğrusu, ortada bir ittifak değil iltihak vardır. Çünkü HDP ne programını ne de başkanını değiştirmediği gibi halkımızı sömürgecilere kırdıran, sömürgeci sistemin ülkemizde yeniden organize olmasına yardımcı olan söylem ve pratikleri konusunda bir özeleştiri dahi vermiş değildir. Üstelik bu grupların yayımladığı ve daha sonra HDP’ye sunduğu ittifak metninde Kürdistanlıların ulusal taleplerini yansıtan tek bir madde dahi yoktur. Metin HDP programının bir karikatürü gibidir. Bu metinle, HDP’ye zımni olarak programınızı kabul ediyoruz, talepleriniz taleplerimizdir, denmiştir.

Partimiz PDK-Bakur’a göre, sömürgeciler bu grupları kullanarak yurtsever halkımızı kendi sistemlerine eklemleme gayesi içerisindedir. Gösterdikleri adres ise Türkiyeciliğin kalesi HDP’dir. Halkımız, hendeklerde gençlerimiz öldürülüp şehirlerimiz yakılıp yıkılırken, Kerkük ve Efrin işgal edilirken bir araya gelmeyen, o felaketi durdurmak için HDP’nin kapısına dayanmayanların bugün ‘Kürdlerin birliği’ sözlerine kanmamalıdır. Çünkü ne yazık ki ortada bir Kürd birliği yoktur. Olan bitenin izahı, siyasi sermayelerinin tamamını bir defalık Türk milletvekilliğine tahvil etmeye çalışan bir grup insanın varlığıdır. Bu durum, Kürdistan davası adına hem üzüntü hem de utanç vericidir; bu utanca ortak olmayacağız.

Siyasetin yalnızca seçimlere katılmakla yapılabileceği düşüncesi sistem tarafından bilinçli olarak üretilmektedir. Bütün ulusal kurtuluş mücadelesi veren halklar gibi Kürdistan halkı da anti sömürgeci ilkelere ters düşmemesi şartıyla dilediği metodu kullanma hakkına sahiptir. Partimiz bir seçim partisi olmadığını tarihi boyunca defalarca deklare etmiştir. Partimiz programına uygun biçimde, Kürd ulusunun kendi geleceğini belirleme iradesini örgütlemeyi önüne amaç olarak koymuştur. Yasal partimiz bu amaca ulaşmak için bir araçtır. Anti sömürgeciliği ilke olarak benimseyen partimiz, ulusal-devrimci ideolojiye uygun bir paradigmayı Kürdistan’da hâkim kılma çabasındadır. Bu çaba, bağımsızlık ve özgürlük idealine inanan Kürdistanlıların enerjilerini örgütlü bir güce dönüştürmeye yöneliktir.

Kürdistanlılar seçeneksiz değildir. Kürdistani olma iddiasında olan herkese sesleniyoruz; sesimizi dosta da düşmana da duyurmak istiyorsak, gücümüzü göstermek istiyorsak, gelin hep birlikte sömürgecilerin bize dayatmaya çalıştığı bu sözde seçimleri boykot edelim. Gelin Kürdistan halkı olarak hep birlikte kendi geleceğimizi kendimiz belirleyelim.

PDK-BAKUR

KUZEY KÜRDİSTAN DEMOKRAT PARTİSİ

KÜRDISTAN KAMUOYUNA ZORUNLU AÇIKLAMA

05.12.2018

04.12.2018 tarihinde ANF ve Yeni Haber Gazetesi adlı yayın organları tarafından dijital medyaya servis edilen ve “Nizamettin Taş’tan MİT’e Yeni Parti Projesi” başlıklı habere istinaden PAK Basın ve İletişim Bürosu imzasıyla bir tekzip yayınlanmış, ancak söz konusu tekzip yazısında partimiz PDK-Bakur’un isminin zikredildiği görülmüştür.

Oysa PDK-Bakur söz konusu çalışmaya asla katılmamıştır. Üstelik, Partimiz bu çalışmayla ilgili olarak gerek 28.03.2017 tarihinde yayımladığı “12. Kongre Sonuç Bildirgesinde” gerekse 20.07.2017 tarihinde yayımladığı “Sahte KDP Oluşumuna İlişkin Açıklamamız” başlıklı açıklamasında PAK’ın sözünü ettiği parti kurma çalışmasıyla ilgili görüşlerini net bir şekilde ortaya koymuş ve bu girişimi “kirli” diye nitelemiştir. Partimiz ayrıca aynı dönemde diğer Kürdistani siyasi yapıları ve yurtsever kamuoyunu bu türden karanlık hesaplar karşısında uyanık olmaya davet etmişti.

Bir kez daha tüm taraflara hatırlatmak isteriz ki, PDK-Bakur 1965’te kurulduğundan beri hiçbir koşulda milliyetçi-devrimci ve anti-sömürgeci çizgisinden ödün vermediği gibi, Kürdistan halkını özgürlük davasından uzaklaştırmaya yönelik her türden kirli siyasi planlara karşı daima mücadele etmiştir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur…

PDK-Bakur

8. KONGREYA PARTÎYA MAF Û AZADÎYÊ HAKPAR YA AMEDÊ DE SER NAVÊ PDK – BAKÛR AXAFTINA BERDEVKÊ PARTIYA ME BIRÊZ HEMÎDÊ SMAÎLAXA

04.05.2018

Kongreya Bajarê Diyarbekir Ya Partiya Maf û Azadiyan HAK-PARê.

Beşdarên granbuha ev dem û hemî demên we xweş bin.

Kongreya we di demeke ku li her aliyê welatê me, Miletê Kurd û hemî Kurdistanîyên cînişên Kurdistanê tûşî êş û azarên gran dibin de, pêk tê.

Di gel ku Kongreya we li Bajarê kevnar li Diyarbekrê pêk tê jî lê belê li hemberî van rûdan û berfirehbûnan mirov dibêje belkî axa miriya li ser Bakurê welatê me hatibe bêjingkirin, bêdengiyeke mezîn xwe berdaye ser tevaya hêz û rêxîstînên Bakur. Desthilatdariya dagirker, ji avabûna vê komara bêserûber heta nuha polîtîkaya xwe ya tunekirin û tune lı qelemê dana Kurd û Kurdistanê ji rojeva xwe dernexistiye. Ji destpêka avakirina vê komarê ve, Kurdistanî her di nav rewşeke awarte de dijîn, lê dubare bi navê reşa awarte, ew kurtêlên demokrasiya bejik jî, bi carekê ji ortê hatine rakirin. Ne bi tenê di nava tixûbê dîyarkirî de, Dagirkerên Bakurê Kurdistanê, Dewleta Tirk, li derveyî sînorên xwe jî, li hemberî her cûrê bidesxistin û pêkhatinên Kurd û Kurdistanê, dujminayiyeke kesnedî daye ber xwe, bê perwa, bi tevaya hêz û karîna xwe agir dibarîne.

Duhî, li hemberî giştpirsiya li Başûrê Kurdistanê, bi dagirkerên li Tehran û Bexdayê re tevdigeriyan, îro jî li Rojavayê Kurdistanê, êrîşî tevaya şaneyên Kurdistanî dike. Sibe li ser heyvê jî guman û hêviyeke Kurd-Kurdistaniyan ya hin bidestxistinan peyda bibe, bê guman dê êrîşî wan jî bike.

Dil dixwest, di vê derfeta axaftinê de, em li ser pirsên çareseriyê, li ser kelecana 25ê Îlonê rawestin, wê şîrove bikin, dersan jê derxînin.

Di 25ê Îlonê de Kurdan li Başûrê Kurdistanê û heta bi Kurdên li dijî serbixwebûnê di nav de dîrok xemîlandin. Di dîroka Kurdistanê de Kurdan cara yekê ku pirraniya nêzî tevaya Kurdistaniyan, dilxwaz û dildarên serbixwebûnê, di konsensuseke neteweyî de pêk hatin, li hev kirin, bi yekdengî, di bin çavdêriya pisporên navneteweyî de, bi dengdaneke bi serfîrazî, giştpirsiyeke hevdem pêk anîn. Ji sedî nodûsisiyên Kurdistaniyan bi dengê erê tapoya welatê xwe, welatê bav û kalan, Tapoya Başûrê Kurdistanê raberî raya giştî ya cîhanê kirin.

Mixabin di berbanga serbixwebûnê de, hin rûdanên ku kesî hêvî nedikir rû dan. Ji we hêjayan teva diyar e ku di dîroka Kurdistanê de, xiyaneteke herî mezin û dijwar pêk hat. Kerkûk û gelek deverên bi xwîna pêşmergeyên dîlşêr hatibûn rizkargirin, radestî dujminan bû.

Beşdarên hêja! Em bi hûrbînî li ser vê yekê rawestin û tevaya karîn û zanîna xwe li çawayî û çendayiyên vê îxanetê xerç bikin, tirsa mezin ew e ku em dê erk û berpirsiyariyên xwe yên neteweyî, di bin bandora vê xiyanetê de ji bîr bikin û bi tenê bi gilî û gazinan dakevin.

Belê divê em rûreşîya hatiye kirin ji bîr nekin, lê di heman demê de, bidin zanîn, têbikoşin ku ew GIŞTPIRSÎ rast e belgeya rêya serbixwebûna welêt e.

Li Rojhilatê Kurdistanê cengawer û canbêzarên Kurd, li hemberî desthilatdariya nijadperestan, ji bo doza xwe ya pîroz sînga xwe kirine sîper, ji nû ve hilkişiyane çiyayên Kurdistanê. Hêvî ji çiyayan bilindtir kirine. Li şûna darizandin, dadkirinên bê serûber, bi sedan li sêdarê bihêne dan, Pêşmergeyên Rojhilatê, ji mirinê re dilîrînin.

Wa ye li Rojavayê Kurdistanê her ew senaryoya firotina Kurdistanê bi rengekî din di rojevê de tê bicîhkirin. Bi navê Kurd û Kurdistaniyan qaşo li hemberî êrîşên Dewleta Tirk, Dagirkerên li Şamê weke xelaskerên pîroz têne xemilandin û pêşkêşî dunyayê, tê kirin. Ne bi tenê hêzên dagirker yên ser bi desthilatdariya Îranê ve her weha ew hêzên dagirkerên Kerkûkê, yên şîa, yên Heşda şîî wek leşkerên pîroz ku di hawara kurdistanê de hatine, pêşkêşî gelê me û cîhanê tê kirin.

Gelî Ciwanik û Ciwamêran, beşdar û birêvebirên Kongreyê, barê neteweyî barekî gran e, belê hêvî ji tevaya astengiyan bilindtir e. Weke bavê mezîn Mustafa Barzanî gotiye: di şkestinan de bêhêvî bûyin û di biserketinan de ji ser xwe çuyin divê di deftera me de cîh negire.

Naskirina nexweşiyê nêviyê dermankirinê ye. Di vê tevliheviya mezin de, pêdivî û pêwîstiya Miletê Kurd bi hevgirtinê û pevxistina hestên neteweyî ji hemî demê bêtir e. Bi taybetî mejiyê teze, xebata cwanan, di tekoşîna rizgariyê de, çaresaz e, pêwîst e, bibênebê ye.

Bi hêviya ku axa miriyan ya bi ser Bakurê Kurdistanê ve hatiye dakirin, bi herife û bi hêviya ku em bi hev re xurttir in bibe dûrişma hemî hêz û kesayetiyên Kurdistanê yên Kurdistanî, Kongreya we ji dil Pîroz dikim.

Biserketin her para Kurd û Kurdistaniyan be

Bijî Pêşmerge!

Bijî Serbixwebûn

Her bijî Kurd û Kurdistan​

Hemîdê Smaîlaxa, Diyarbekir

PDK-BAKUR

KÜRDİSTAN KAMUOYUNA ZORUNLU AÇIKLAMA

02.05.2018

24 Haziran 2018 günü gerçekleştirileceği ilan edilen Türk parlamentosu ve devlet başkanı seçimlerine bazı Kürdistanlı parti ve grupların birlikte katılmak amacıyla ittifak çalışmaları içerisinde olduğu bilinmektedir. Bu siyasi grupların bir bölümü HDP çatısı altında seçimlere katılacağını açıklarken, Partiya Sosyalîst a Kurdistan, Partiya Azadî ya Kurdistan, Platforma Demokratên Kurd ve Hereketa Azadî sözcüleri de Kürdistan İttifakı adı altında seçimlere bir şekilde katılacaklarını deklare etmiş bulunmaktadır.

PDK-Bakur olarak, Kürdistanlı siyasal parti ve grupların kendi aralarındaki diyalog ve işbirliği çabalarını memnuniyetle karşıladığımızı vurgulamak isteriz.

Ancak, kamuoyunda yanlış bir algı oluşmaması için partimizin Türkiye seçimleri ile ilgili ilkesel tutumunu bir kez daha beyan etmekte yarar olduğunu düşünüyoruz. PDK-Bakur, Kürdistanlıların her alanda işgalci devletler ile arasına olabildiğince fazla mesafe koyması gerektiğine ve bu devletlerin Kürdistan’daki işgalini meşrulaştırmaya yarayacak her türlü eylemden uzak durması gerektiğine inanmaktadır. Bu nedenle, Türk devletinin başkanının veya parlamento üyelerinin belirleneceği seçimlere Partimiz geçmişte olduğu gibi bugün de ilkesel olarak katılmamaktadır. Dolayısıyla, söz konusu seçim ittifakı görüşmelerinde PDK-Bakur yer almamaktadır.

Ancak, PDK-Bakur, yine ilkesel olarak, yerel yönetimler için ulusal karaktere sahip Kürdistanlı adayların seçilmesini daima savunmuş, böyle adayları etkin bir biçimde desteklemiş ve bundan böyle de desteklemeye devam edecektir.

Kürdistan kamuoyuna ve ilgili taraflara saygı ile duyurulur.

PDK-Bakur

KONGREYA PDK-BAKUR BIDAWÎ HAT. ENCAMA KONGREYA 12an YA PDK-BAKUR

28.03.2017

Partiya me PDK-Bakur, roja 25/03/2017an, ji aliyê endamên Partiyê, ji bona lipeyçûn û bicîhkirina biryarên Kongreya 11an, bi beşdariya 112 delegeyan û ji bo polîtîkaya dema nû û bi dûrişma “Xebat Ji Bo Serxwebûna Kurdistanê” civiya. Kongreya me bi maneya têgeha cara yekê, xwediyê dewlemendiyê bû. Kongreya 12an, di dîroka Partiya Bakurê Kurdistanê de cara yekê ye ku li Diyarbekirê civiya. Di gel vê yekê Partiya me ya ku ji aliyê (gorrbuhişt) Saîd Elçî û hevalên wî, di sala 1965an de li Diyarbekirê hate damezrandin, cara yekê ye ku li heman bajarî Kongreya xwe pêk anî. Ji bilî vê yekê, Partiya me, Kongreya xwe ya 3yan li Çiyayê Cûdî, li Bakurê Kurdistanê pêk anî, dîsa Kongreya xwe li Bakurê Kurdistanê pêk dihîne. Kongreyê bi rêzgirtina li giyanê cangoriyên Kurdistanê û bi Sirûda Neteweyî dest pê kir. Piştî peyva ji hêla Komîteya Amadekar ku nivîşkê Kongreya me bû û pîştî peyam û gotinên nûner û berpirsên hêz, partî, rêxistin û kesayetiyên polîtîk, dom kir. Piştî xatirxwestina mêvanan, bi tesbîtên di Kongreyê de, yên ji aliyê delegeyên beşdar ve li ser rewşa polîtîk ya welatê me û bi peyrew û pêdiviyên Partiya me, Kongre gihîşt encamên li jêr rêzkirî.

A) Hizra “Tirkîyeyîbûn”ê bûye serdestê polîtîkaya Bakurê Kurdistanê.

Li kakurê welatê me Kurdistanê, di van salên dawîn de, pîkoliya derûnî ya têkçûnê, bi awayekî sîstematîk li miletê me dihêt kirin û bandorê jî li sîyaseta bakurê Kurdistanê dike.

Polîtîkaya “Tirkiyeyîbûn”ê bi polîtîkaya PKK ve dorpêçkirî nemaye, di nav rêxîstînên xwe “Kurdistanî” binav dikin de jî, nuxumandî derdikeve pêşiya me. Weke ku dihêt zanîn, kevneşopiya Kurdan, neteweperestiya Kurd, weke “Kurdeyatî” bi nav kiriye. Belê di van salên dawîn de, li welatê me, têgihîştina neteweyîtiyê, bi hizr û bîra bi erdnîgariyê ve girêdayî, weke “Kurdistanî” bûye pêdiviyek, derketiye pêş û bi awayekî ketiye şûna “Kurdeyatîyê”. Ev guherîn disepîne ku Kurdistan, bi tenê ji Kurdan pêk nayê û di têkoşîna serbixwebûnê de, xwespartina erdnîgariyê, ji bo baldariyê rastiyek e, di cîhê xwe de ye.

Di gel dihate payin ku ev rastiya ji aliyê partî û hêzên ku di xebat û tekoşîna azadiya Miletê Kurd de têdikoşin, bi pêş de bihêt ajotin, di pêvajoyê de ev hêvî pûç bûn. Hate asteke weha, ji xeta PKK ku ji aliyê welatperweran ve, weke “Turkiyeyîbûn”ê dihate gunehbarkirin jî, bi paşketîtir man. Van aliyana di gel ku helwesteke sîyasî nedane xuyakirin, bi tenê bi xwestina daxwazên avahiyên sivîl yên civatî ve girêdayî man. Her dem di daxuyaniyên xwe de hevokên “dawî li bikaranîna zorê bihê û li maseya çareserîyê vegerîn” bikar anîn.

Tevgerên polîtîk pişta xwe bi beşên civatê yên ku nûneriya wan dikin, xurt dikin û armanca wan desthilatdarî ye. Tevgerên Polîtîk li taybetmendiyên kolonyalîstan yên ji kolonyalîzmê dihên, nedin û wan li dawîanîna statukoya heyî zorga nekin, tu caran nikarin bibin desthilatdar. Ji milekî din ve dema dibêjin “dawî li bikaranîna zorê bihê û li maseya çareserîyê vegerîn” didin xuyakirin ku bi xwe ne tevgerên polîtîk in, lê belê li xwe mikur dihên ku navbijîyê dikin.

Polîtîka zanist e. Weke her zanistiyê, rê û rêbazên polîtîkyê jî hene, Partiyên Polîtîk divê yekerîya hizrê (bîrdozî- gotin) pêk bînin û paradîgmayên li gorî yekeriyên hizrûbîrê biafrînin, projeyên alîkariya vê paradîgmayê dikin, pêşkêşî gel bikin û alîkariyê ji wan bixwazin. Tu partiyeke li gorî vê zanîna hêsan tevdigere li meydanê tune ye. Her weha li Bakurê Welatê me Partiyeke Polîtîk ya li dijî kolonyalîzmê û serbixwebûnxwaz tune ye. Li şûna vê yekê rola sereke didin sembolên bîrdoziya neteweyî ya Kurdistanê dixemilînin. Di polîtîkayê de dema sedemên heyina bîrdoziya sembolan ji holê bihê rakirin, an ne li ber çavan bin, xuya nekin, sembol jî bênirx dibin û dibin sedemên rakêşana deverên xelet. Praktîka pêk anîne bi tenê banga dawîlêanîna pevçûna di navbera PKK û kolonyalîsta de ye. Ger meriv bala xwe bidêyê, çi rexneyek, lihemberderketinek van rêxistinan dijî rêbazên PKK pêk dihîne ku xelkê me bêvî dike û dawî li têkoşîna serbixwebûna welatê me ye, tune, bi tenê xuya dike ku metot-şêweyê xebata PKK rexne dikin. Lê welatperwer dema polîtîkayê diafirînin, stratejî armanca wan e. Şêwaz di rêza duduya de ye. Pîştî van daxuyakirinan, bi awayekî zelal meriv dikare bibêje: polîtîkaya Bakurê li Kurdistanê, li ser destmêja “Turkiyeyîbûn”ê ye, rê li ber hatiye girtin. Bêsiyasetî û bêrêxistinî ji aliyê van avahiyan ve pêşkêşî miletê me dibe. Polîtîkaya li Bakurê Kurdistanê ya ku rê li ber hatiye girtin, dujminaya bîrdoziyê û xwe birêxistinê dike. Hêla nijadî ya Çepê Tirk, hêla PKK ya xwe radestkirinê didin ber ruyê xwe û afirandina polîtîkayê weke gurê manco didin pêş, kesên daxwaza azadiya gel dixwazin jî weke pêgirtiyan bi nav dikin.

Divê neyê jibîrkirin ku li ba me “Kurdistanî” bûn jî bîrdoziyek e.

B) Partiya me PDK-Bakur polîtîkaya xweradestkirinê tu caran napejirîne.

Partiya me di nav pirsgirêkên polîtîkaya Bakurê Kurdistanê de jiyaye. Beriya hemi tiştî, hatibû radeyeke ku têkiliyên xwe ji neteweperestiya Kurdistanê bibire. Ji armanca xwe ya polîtîk: Mafê Çarenivîsî (self-determination) bidûr bikeve. Rê û rêbazeke bi vê armancê ve girêdayî ne afirand, bi ser de, di gotarên xwe de ketibû bin bandora rola “Turkiyeyîbûn”ê. Bi taybetî, berî û piştî Kongreya 11, çi rexneyeke polîtîk li dagirkeriyê nehatiye kirin. Dema bajar û bajarokên Kurdistanê hatinê hilweşandin, wêrankrin bêdeng mane, di diyarkirina rewşa neasayî de, li hemberî helwestên zordarî, binçavkirin û girtinê ya ku li ser gelê me zêde buyî, bêhelwestî pejirandiye. Tew rêvebiriya kevin di daxuyaneke xwe de, bi gotina “Bila AKP destûrê zû çêbike, di wê destûrê de mafê Kurdan bide” di polîtîkaya “Turkiyeyîbûn”ê ya li welatê me bûye desthilatdar de, dîmeneke nuh vekiriye, ji ber xeta PKK bîle ji desthilatdariya dagirker re, pêşnîyaza bihevre destûr çêkirinê biriye, lê rêvebiriya Partiyê gotiye; “em têkil nabin, hûn çê bikin,”. PDK-Bakur çareseriya pirsa neteweyî di Destûra dagirkeran de nabîne, huqûqê kolonyalîstan nasnake. Ev rewşa li dijî sedemên heyîna me ye. Çareseriya Partiya me: di bin çavdêriya lihevhatinên navneteweyî de ku peymanên navneteweyî dipejirîne, di rewşeke azad û aram de, giştpirsiya cîbicîhkirina Mafê Çarenivîsiyê ye (Plebisita Self Determination). Di gel ku rizamendiya gel diparêze Partiya me, alîgirê serbixwebûnê ye.

C) Rêvebiriya Berê Nemeşrû ye.

Digel di Kongreya 11. de biryar bi yekdengî hatiye standin û bi xetê qalind binî hatiye xêz kirin “Partî di şeş (6) heyvan de, divê Partiyeke eşkere ava bike, ger di vê dema diyarkirî de, Partiya legal nehate avakirin, di nav çelûpênc (45) rojan de, divê Kongreya xwe bicivîne”. Di gel ev biryar eşkere û vekirî li ortê ye, belê Rêvebiriya Kevin ji banga bi rik ya endamên Partiyê re guhê girt û bi vê ve girêdayî huqûqê Partiyê binpê kir. Rêya bêhuqûqiyê hilbijart, li gor dilê xwe tevger ji xwe re kir ûslûba polîtîk. Bi xwe beriya civîna Kongreya me digotin; biryara Kongreyê bi tenê Serok an jî Meclîsa Partiyê dikare werbigire. Ji bona biryareke weha tune ye, Kongreya 12 ne meşrû ye. Ev danberûya wan, dide xuyakirin bê ew çendî di polîtîkayê de sivik in. Ji ber desthilatdariya herî bilind Kongre ye û Kongreya 11 ku ji xwe ev biryar girtibû, divê em diyar bikin ku ji bona civandina Kongreya 12, pêwîstî bi tu biryareke din tune ye. Desthilatdariya Birêvebirinê bi tenê cîbicîhkirina biryara Kongreyê bû. Divê bihê zanîn; organeke Partiyê, nikare biryara organeke di ser xwe re betal bike. Ango serok an Meclîsa Partiyê nikare biryara Kongreyê tune, li qelemê bide an biguherîne. Biryara di Kongreyê de, biryareke bi merc û taybetî bû, bi yekdengî desthilatdariyê di rêbazê de bi vê biryarê re ji xweber bê desthilat man. Beriya Rêvebiriya kevin diyar bike ku guh nade peyrewa Partiyê, bêyî ruxseta Partiyê, bi grûbên derveyî xwe re hevdîtinên yekbûnê bi rê ve biriye û protokolên ku Partiya me girê nade îmze kiriye. Bi ser de jî, bi kesên ji hesabdayinê ji nav Partiya me bazdane û têkiliyên wan ji Partiyê hatine birrîn re, di hevdîtinên yekbûnê de weke muxatab pejirandine û hatine ba hev. Cihê huqûq lê nemabe, meriv nikare exlaq lê bibîne û kesên exlaqê polîtîk weke pîvanê ne pejirîne, têkiliyên wan ne bi Partiya me û ne jî bi xebata rizgariya Kurdistanê re çênabe.

Mafê xweparastinê ya Rêvebiriya kevin di Kongreya 13. de he ye, ger beşdariya Kongreyê nekin, têkiliyên wan bi yekcarî ji Partiyê dihêt birrîn.

Ji îro û pê de, li gora toreya polîtîk, kes û rêxistinên bi van re danustandinê bikin, divê vê rastiyê li ber çavan bigirin.

D) “Projeya Yekkirina PDK” projeya avakirina PDK ya sexte ye.

Ji sê salan zêdetir e, xebata yekkirina PDK bi serperiştiya hin kesên ji Partiya me hatine bidûrxistin û tu têkiliyên wan bi Partiyê re nemane, bi rêve dihere. Em vê Projeyê, weke Projeya avakirina PDK ya sexte bi nav dikin. Kes û grûbên ku kolonyalîstan mahkûm nekin, dûviktiya serekê desthilatdariya wan bikin, ji daxwaza serbixwebûnê vavêr bin, ew kes û grûbên ji bo Bakur peyveke wan nemabin çi ava bikin, têkiliya wê avakirinê bi navê PDK ya pîroz re tune ye, bi tenê dikare PDK ya sexte be. Tişta dixwazin bikin ev e; deshilatdariya kolonyalîst weke li dijî Kemalîstan e nîşan bidin û dewleta kolonyalîst bi tevayî dişon, paqij bikin, daxwazên azadiya Kurdistaniyan bizmik bikin û wan di nav Dewleta Kolonyalîst de dibişêvin. Wek dihêt zanîn; bingehê hebûna Dewleta Tirk, dagirkeriya welatê me Bakurê Kurdistanê ye. Bi vê maneyê ta ku ev dagirkerî berdewam be, tu maneya veqetandina vê grûbê ji sîstema dagirkeriyê namîne. Ji ber ew parçeyê Kemalîst dihête nîşandan di statuya Welatê me ya jêr kolonyaliyê de, roleke sereke lîstiye û îro ji wê erka xwe dilîze. Ango perçeyekî sîstema kolonyalîst e. Em divê li dijî sîstemê bixwe, xebatê bikin ne ku li dijî perçeyekî di  nav sîstema kolonyalîst de. Binêrin vî perçeyê ku şêrîn li qelemê dihêt dayin çi wêranî li welatê me pêk aniye, li ber çava ye. Vê klîka di nav sîstema Kolonyalîst de, ev demeke dirêj e, desthilatdar e, ne xwediyê tu helwesteke çareserkirina pirsa Kurdistanê ye, ji çareserkirina mafên û azadiyên kesayetî yên di nav sîstemeke kolonyalîst de jî dûr e. Wek numûne: Beramberî mafê perwerdeya bi zimanê dayik ya bêtirî bîst (20) milyon Kurd, astengiyên di kar de bicîhkirina bîst (20) mamosteyên zimanê Kurdî xweş nîşan dide ku kolonyalîst ji asîmîlekirinê venegeriyane. Li dibistanên li Kurdistanê, ji zarokên Kurdan re perwerdeya zimanê Tirkî, dîroka Tirkî û çanda Tirkî dide xuyakirin ku asîmîlasyon berdewam e. Zaravê Kurdî, Dimilî, ji aliyê Neteweyên Yekbûyî ve, weke zimanên li ber wendabûyinê ye hatiye destnîşankirin. Avakirina bendav û qereqolan li Kurdistanê, bûye avakirinên xizmetguzariyên sereke. Desthilatdarên Tirk, ji bona peykerekî bê ruxset çûye, ji Ewrupayê vegerînin, bi dehên caran diherin û dihên. Belê Heskîfa ku dewlemendiya dema Navîn ya Kurda ye, heta û heta binav dikin. Hê jî desthilatdariyeke biçûk ya Kurdan tune ye. Kurdistan di dema avakirina vê Komarê de, navendeke dezgeh û bazirganiyê bû, dawî lê hate anîn. Nuha tunebûn-feqîrî li Kurdistanê bûyê êşeke gran. Kurd, di nav sînorên desthilatdariya Tirkan de kedkarên erzan in, Kurdistan jî ji bo dewlemendbûyina miletê desthilatdar kaniya maddeyê xam û enerjiyê ye. Di gel jimara bêtirî bîst (20) mîlyonan Kurd civateke jêr ya Kolonyalîzmê ye. Mafên wan ne weke mafên xaçparêzên di bin desthilatdariya Îngilîzan de ye. Kurdistan bi rêya aborî, rêvebirî û çandî dixwaze bihê tunekirin. Ewên ji projeya PDK ya sexte hêviyan dikin, ne bi tenê Partiya me PDK-Bakur her weha, bi tevayî bizava neteweyî ya azadiyê jî ji holê radikin. Em bangî hemî welatperweran dikin da ku li hemberî vê projeyê hişyar bin.

E) PDK-Bakur di referandûma (giştpirsîna) destûra sîstema kolonyalîst de birayara boyqotê daye.

Partiya me, ji ber çawayiya xwe ya li dijî kolonyalîzmê bangî gelê xwe dike; ji bona vê sîstema kolonyalîst nebin alî û li hemberî meşrû kirina talana welatê me, neçin dengdanê, giştpirsînê boykot bikin.

F) Hevkariya bi perçeyên welatê me yên din re peywîra me ya şoreşgerî ye.

Partiya me, ji bona parastina bidestxistinên li Başûrê welatê me, helwesteke pêşmergetiyê werdigire. Divê Roja li Hewlêrê hilatiye ronahiya xwe bide tevaya Kurdistanê. Lêxwedîderketina Roja li Hewlêrê erkekî neteweyî ye. Îro li Şingalê, li hemberî desthilatdarîya meşrû ya Başûrê Kurdistanê û serbixwebûnê, pejirandin û li dij derneketina dagirkeriya PKK, weke helwesta bi kolonyalîstan re ye. Dujminên Kurdistanê yên diyar ku ev kara spartine PKK û êrîşkariya wê diyar dike ku rizgarkirina tevaya Kurdistanê ne hêsa ye. Hevkariya bêtir bi Başûr re û mahkûmkirina hêzên dijnetewetiyê ji her demê zêdetir, girîngiya xwe diyar dike.

Partiya me piştgirî û alîkariyê dideTekoşîna braderên li Rojhilatê Kurdistanê bilind dibe, bi PDKÎ û hêz û Partiyên Rojhilatê Kurdistanê re bî şêwazeke dîrokî hevkariyê dihûne. Ev helwest bî nerîna me ya neteweperestî re li hev dike. Li Kurdistana Başûrê Rojava, xeta PKK ya dijî netewetiyê, azadiya ku nêzîkî li miletê Kurd kiribû, bidûrxist û nehişt ku miletê me ji vî bayê ji kurdan re qenc lêhatiyî, sûd werbigirin. Partiya me li dijî wêrankirina PKK, ji bo bidestxistina derfetên sûdmend, dê bi PDK-S û Partiyên din yê Başûrê Rojava re piştgirî û hevkariyê bike.

Partiya me, bi ahenga bi nerîna PDK re lihevkirî, piştgiriya bi parçeyên din re wek erkekî daniye ber xwe, di heman demê de, di hemî qadên xebatê de, dê Partiyeke bi şexsiyet be. Huqûqê Partiyê, serbixwebûna wê û disîplîna Partiyê dê hergav li ber çavan be û bihête parastin..

H) Rêxistina Partiyê ji nuh ve dê were avakirin, rêxistina Partiyê ya hatiye pûç kirin dê ji nuh ve bihête vejandin.

Ne Rêxistina Partiya me ya kevnar û ne jî ya piştî 2013, li tu deveran li ser piyan nemaye. Hemî komîte hatine belavkirin dergehên buroyan hatine kilîtkirin. Bi gotineke edin; Partî hatiye tasfiyekirin. Di vê dema nuh de, bi hêza xwe ya xumalî û bi derfetên gelê me û bi fîdakariya kadiran, bi pêngavên hêdî, rast û di cîh de em dê ji nuh ve rêxistina Partiya xwe ava bikin. Ji hemî beşên civatê, ji hemî baweriyên olî û civatî, welatperweran, di refên Partiya xwe de birêxistin bikin. Ji hemî ol û beşên civatê birêxistinkirinê em dê partiyeke kutleyî ya neteweyî biafirînin.

I) PDK-Bakur bi Polîtîkaya bi aheng-lihevkirî dê xwe birêse

Mele Mustafa Barzaniyê Nemir serwerê Partiya me yê bîrdozî ye. Ji her demê bêtir em dê xwe li hizr û şêwaza xebatê ya Wî afirandiye, bipêçin, çawayî ya xeta xwe ya şoreşger bidin jiyandin û rêya bûyina hêza gelemperî xweş bikin. Partiya ji Xanî heta ni Nehrî, ji Nehrî heta bi Barzaniyê Nemir xeta xwe ya serbixwebûnê biparêzin û bi kolonyalîstan re lihevkirinê di deftera xwe de bi cîh nekin. Di vê helwestê de, xeta Şoreşger-Neteweyî cudahiya xwe derdixe pêş. Afirandina xwebirêxistina serbixwebûnê ya bi rikeberî û di cîhê xwe de bikaranîna amûrên tekoşînê, dihê wateya bibiryarbûna me.

Ji bona em rê nadin grûbên têkiliya wan bi xeta serbixwebûnê re tune ye, xwedîyê helwestên ku qet têkilî bi Rêbaza Barzaniyê Nemir re nemaye û bi helwestên xwe yên radestkirinê serê miletê me tevlihev dikin, em dê bernameya xebateke xurt ji we re bikin armanc. Ji bo gihîştina vê armancê: em dê civîn, konferans û bizavên werengî pêk bînin, zorê bidin weşanê, û bixebitin. Avakirina devjeniyên civakî yê berfireh peywîra me ye. Bi vî awayi têgînên; neteweyî, dijîkolonyalî, mafê çarenivîsî (self-determination), neteweyitiya li Kurdistanê dê zelaltir bibin û em dê bikaribin bi yek devokî daxwaz û bîrûboçûnên neteweyî şoreşgerî di nav kadirên xwe de bikin zimanê hevpar û bibin xwediyê refleksên şoreşgerî.

Hin kes û aliyên ku alîkarî pêşkêşî Partiyê nekirine, her dem, hin bûyerên di dîroka Partiya me de rûdane, hercar, hercar germ dikin dihînin rojevê, pê bikêrnehatina xwe vedişêrin û dixwazin rêya xebatê li me bigirin. Belê di Kongreya 4 an ya Partiya me de, komîsyon hatine avakirin, lêkolîn hatiye kirin û ew bûyerên navborî hatine ronîkirin û biryar hatine wergirtin. Liserhev anîna rojevê ya van buyerana di Kongreya me ya 12 de hate rojevê. Kongre li ser van buyeran rawestiya û destnîşan kir di rojevê de germkirina van buyerana ziyanê digihîne xebata Rizgariya Neteweyî ya Kurdistanê û bi awayê ku careke din nekeve rojevê li ser rawestiya, dawî lê anî.

J) Bikaranîna Self-Determinasyon (Mafê Çarenivîsê) Polîtîkaya Navendî ya Partiya Me ye

Piştî bi sebir û biryar gihîştina armanca xwe, ji bona projeya Neteweyî pêk bihê, bi şêwaza şoreşgerî, dê çimayên xebatê yên li dora vê projeyê jî ava bibin. Projeya me ya Neteweyî û armanca me ya polîtîk, dê Mafê Çarenivîsê di navenda xwe de bi cîh bike. Piştî xwebirêxistina Partiyê ava bû, bernameya me ya xebatê dê bi alîkariya Gelê me bikeve jiyanê. Ango Paradîgmaya Neteweyî, di maneya rêxistin, bîrdozî û projeyê de, dê bihê afirandin.

RÊBAZA PARIYÊ YA NUH HATIYE HILBIJARTIN:

Wek endam û dostên Partiya jî dizanin, ew Rêbaza me ya kevin, heta îro bersiva pêwîstiyên me nedaye û bûye amûreke astengkirina Partiyê. Ji bona vê yekê, Kongreya 12, piştî devjeniyên bi hûrgilî, bi lihevhatin û aheng, Rêbaza Nuh hate pejirandin.

A) Kongreya me Şêwaza Serokatiya Kolektîf Hilbijart:

Şêwaza Serokatiyê ya Rêbaza kevin, bi dawî hat û (em) derbasî Şêwaza serokatiya Kolektîf bûn. Ji ber Rêbaza Kevin, desthilatdariyên bê sînor dida Serok, Meclîsa Partiyê ya ku desthilatdariyên wê dorpêçkirî, bê fonksiyon dima, nikarî polîtîkayê biafirîne. Serokê Kevin, biryarên li gorî dilê xwe, bi desthilatdariyên Rêzabê ve girê didan. Li gora Rêbaza nuh; Kongreyê, Meclîsa Partiyê ji 11 kesan pêkhatî hilbijart.  Di civîna Meclîsa Partiyê de, bi dengdanê, Sekreterê Giştî, Alîkarê Sekreterê Giştî û endamên din yên Rêvebiriyê hatin hilbijartin. Desthilatdariyên girîng, bi pirranî ketin destê Meclîsa Partiyê. Meclîsa Partiyê ji bona bicîhkirina Biryarên Meclîsa Partiyê, peywîr da Komîteya Birêvebir. Sekreterê Giştî jî, bi peywîra koordînekirina Komîteya Birêvebir û Nûneriya Partiyê de, hate desthilatdarkirin.

B) Çavdêriya (Dîsîplîna) Partiyê ji bo bîcîhkirina çavdêriya Demokrasiya hundurê Partiyê mekanîzmaya pêwîst hate danîn.

Tunebûna mekanîzmaya dîsîplînê ya hundur Partiyê aloziyên giran di afirand. Ji bona mekanîzmaya çavdêrî û pişkinînê ji nuh ve tevbigere, xalên bi hûrbînî di Rêbaza nuh de cihê xwe girt. Mafên her endamî yên ku bîr û boçûnên xwe rabigihîne organên Partiyê, pirsan bipirse û pêşniyazan bike he ye. Di nav Partiyê de, mercên danûstandin û devjeniyê hatiye bi cîh kirin. Kongreya me bi dûrişma; bêhuqûqî, bêexlaqî û polîtîkaya xweradestkirin ya “Turkiyeyîbûn”ê binpê bike, bi dawî hat. Hêvîya azadiya Bakurê Kurdistanê ya bi Partiya me PDK-Bakur re dê careke din geş bibe.

Amed, Kurdistan

YAN KURDISTAN YAN NEMAN!

PDK-BAKUR

PDK-BAKUR 12. KONGRE SONUÇ BİLDİRGESİ

28.03.2017

Partimiz PDK-Bakur, 25.03.2017 tarihinde 11. Kongre’de alınan kararların üyelerimizin  parti talimatını yerine getirme iradesini ortaya koyması üzerine 112 delegenin katılımı ve yeni dönemde izleyeceğimiz politikayı yansıtan aynı zamanda partimizin geleneksel sloganı olan “Xebat Ji Bo Serxwebûna Kurdistan” sloganıyla toplandı.

Kongremiz, ilkler anlamında zengin bir konuma sahip oldu. 12. Kongre Kuzey Kürdistan  siyasi partiler tarihinde Diyarbekir şehrinde toplanan ilk  kongre olma özelliğine sahiptir. Bunun yanında 1965 yılında Said Elçi ve arkadaşları tarafından Diyarbekir’de kurulan partimiz, ilk defa aynı şehirde kongresini gerçekleştirmiş oldu. Ayrıca partimiz, son olarak 1977 yılında Cudi Dağı’nda yaptığı 3. Kongre’den bu yana  tekrar Kuzey Kürdistan’da kongresini toplamış oldu.

Kongremiz, Kürdistan şehitlerine saygı duruşu ve ulusal marşın okunmasıyla açıldı. Kongre Hazırlık Komitesi adına kongremizin anlamını anlatan   konuşmadan  sonra davetli siyasi parti temsilcileri ve şahsiyetler kongreye mesajlarını sundu.

KONGREDE YAPILAN TESPİTLER

Davetlilerin uğurlanmasından sonra gündeme uygun biçimde kongre delegeleri tarafından ülkemizin siyasi durumu  ve partimizin alması gereken tavırla ilgili ortak iradeyi yansıtan konuşmalardan sonra aşağıda sıralanan tespitlere ulaşıldı.

A) “Türkiyecilik” Anlayışı Kuzey Kürdistan Siyasetine Hakim Olmuştur:

Ülkemiz Kürdistan’ın kuzey parçasında son yıllarda halkımıza sistematik biçimde dayatılan yenilgi psikolojisi doğal olarak Kuzey Kürdistan siyasetinde de etkilerini yoğun olarak göstermiştir. “Türkiyecilik”  politikası yalnızca PKK siyasetiyle  sınırlı kalmamış, kendisini “Kurdistani” olarak nitelendiren  ve isimlendiren örgütlerde de maskelenmiş bir biçimde karşımıza çıkmıştır.

Bilindiği üzere kadim Kürt yazını, Kürt milliyetçiliğini “Kurdayetî” olarak isimlendirmiştir. Son yıllarda ise ülkemizdeki milliyetçi kavrayışın, coğrafyayı kapsayarak isimlendirilmesinin bir ihtiyaç olduğu düşüncesiyle “Kurdistanî” kavramı öne çıkmış ve bir nevi “Kurdayetî” kavramının yerine geçmiştir. Bu değişiklik, Kürdistanlıların yalnızca Kürtlerden oluşmadığı gerçeği ve sürdürülen bağımsızlık mücadelesinin aslında coğrafyaya dayandığı gerçeğinin farkındalık yaratması üzerine oldukça doğru ve yerindedir. Bu doğru adım Kürdistan Ulusal Özgürlük Mücadelesini yürüttüğünü iddia eden örgüt ve partileri söylem  ve pratik düzeyinde ileriye taşıması beklenirken zamanla bu beklenti boşa çıkmıştır. Öyle ki yurtseverler tarafından “Türkiyecilik” yapmakla suçlanan PKK hattının bile gerisine düşmüşlerdir. Bu yapılar, hiçbir siyasi iddiayı yansıtamadıkları gibi ancak  sivil toplum örgütlerinin talep edecekleri istemlerde bulunmaktadır. Sürekli olarak “şiddet sona erdirilsin, çözüm masasına dönülsün” cümlelerini tekil veya kolektif açıklamarında kullanmaktadırlar. Siyasi hareketler temsil ettikleri toplum kesimini arkalarına alarak iktidar olmayı amaçlar. Sömürgecinin sömürgeci olmaktan doğan özelliklerine vurgu yapmayan, onları mevcut statükoyu sona erdirmeye zorlamayan siyasi hareketlerin iktidar hedefinden söz edilemez. Diğer yandan “silahlar sussun, çözüm masası tekrar kurulsun” derken aslında kendilerinin siyasi birer hareket olmadıklarını, arabulucu rolünü üstlendiklerini ikrar etmektedirler.

Siyaset bir bilimdir. Her bilimin olduğu gibi siyasetinde kuralları mevcuttur. Siyasi partiler, bir fikirler bütünü (ideoloji-söylem) oluşturmalı bu fikirler bütününe uygun paradigma kurmalı, bu paradigmaya hizmet edecek  projeyi halkın önüne koymalı ve destek istemelidir. Ortada  bu basit bilimsel gerçeğe uygun hareket eden bir siyasi hareket mevcut değildir. Öyleyse gerçek anlamda, anti-sömürgeci, bağımsızlıkçı bir siyasi parti ülkemizin kuzeyinde yoktur. Bunun yerine yapılan, Kürdistan milliyetçi ideolojisini motive etme fonksiyonuna sahip sembollere başat rol biçmektir. Siyasette sembollerin içinde doğdukları yani varlık nedenleri olan ideoloji ortadan kaldırılmışsa, görülmez kılınmışsa o semboller de değersizleşir, yanlış alanlara yönlendirme aracı olur.

Gerçekleştirdikleri tek pratik PKK’nin ve sömürgecinin yürüttükleri savaşı sonlandırma  çağrılarıdır. Dikkat edilirse bu yapıların ülkemizin bağımsızlık mücadelesini sonlandırma, halkımıza umutsuzluğu empoze etmenin aracı olan PKK hattına yönelik ciddi ideolojik  bir eleştiri geliştirmedikleri, yalnızca PKK’nin kullandığı metodu eleştirdikleri görülecektir. Oysaki yurtseverler siyaset üretirken stratejiyi hedef alır, eleştirileri ve üretimleri stratejiye dair olur.

Metod, ikincil derecede öneme sahip bir tercih sorundur.

Bu açıklamalardan sonra net bir biçimde ifade  etmek gerekir ki, Kuzey Kürdistan siyaseti, bir bütün olarak “Türkiyeciliğin” eksenindedir. Kuzey Kürdistan siyaseti bloke edilmiştir. Örgütsüzlük, ve siyasetsizlik bizzat siyasi yapılar tarafından halkımıza dayatılmaktadır. Bloke edilen Kuzey Kürdistan siyaseti, ideolojiyi ve devrimci halk örgütlüğünün düşmanlığını yapmaktadır. Türk solunun şöven, PKK’nin ise teslimiyetçi  yönünü referans göstererek ideoloji-siyaset üretimi, öcü olarak sunulmakta, halkımızın meşru bağımsızlık talebini dinlendiren ise “fanatik” olarak yaftalamaktadır.

Unutulmamalıdır ki milliyetçilik yani bizdeki KURDISTANÎ anlayışta bir ideolojidir.

B) Partimiz PDK-Bakur Kendisine Dayatılan Teslimiyetçi Anlayışı Asla Kabul Etmeyecektir.

Partimiz, Kuzey Kürdistan siyasetinin sorunlarından fazlasını yaşamaktadır. Öncelikle siyasi anlamda Parti, ideolojisi olan Kürdistan milliyetçiliğiyle ilişkisini koparma aşamasına gelmişti. Politik amacı olan Self-determinasyon hedefinden uzaklaşmıştı. Bu politik amaca yönelik hiçbir proje üretilmediği gibi ne yazık ki söylemde “Türkiyeci” rolünü benimsemişti. Özellikle, 11. Kongre’den önce ve sonra sömürgeciye hiçbir siyasi eleştiri yöneltilmemiş, Kuzey Kürdistan şehirleri yakılıp yıkılırken sesiz kalınmış, olağanüstü hal ilanından sonra halkımız üzerinde artan siyasi baskı ve tutuklama kampanyaları karşısında tavır alınmamıştı. Hatta eski yönetim, yayımladığı bir bildiride “AKP, biran önce yeni anayasa yapsın, bu anayasada biz Kürtlerin haklarını da versin” diyerek ülkemizde hegemonya kuran “Türkiyecilik” siyasetine yeni bir boyut kazandırmıştır. Çünkü PKK hattı bile sömürgecinin hükümetine anayasayı birlikte yapma teklifi götürürken eski parti yönetimi “siz yapın biz karışmıyoruz” demiştir. PDK-Bakur, ulusal sorunun çözümünü sömürgeci anayasasına göremez, sömürgeci hukukunu tanıyamaz. Bu durum partinin varlık nedenine aykırıdır.

Partimizin çözümü sömürgecinin ülkemizden çekilerek, uluslararası sözleşmelerin kabul ettiği gibi özgür bir ortamda uluslarası camianın gözetiminde yapılacak  Self-determinasyon plebistidir. Tercihi, Kürdistan halkına bırakan partimiz,  bağımsızlıktan yana tavır alır.

C) Eski Yönetim Gayri Meşrudur

11. Kongre’de oybirliğiyle alınan ve kongre sonuç bildirgesinde altı kalın bir biçimde çizilen “Parti altı ay içerisinde legal bir parti kuracak, bu gerçekleşmezse 45 gün içerisinde yeni kongre toplanacak” kararı açık bir biçimde ortadayken, eski yönetim, parti üyelerinin bütün ısrarlı çağrılarına rağmen söz konusu kararı ve dolayısıyla parti talimatlarını, parti hukukunu ayaklar altına almayı seçmiş, hukuksuzluğu, keyfiyeti bir metot olarak benimsediğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Kendileri, kongremiz toplanmadan önce Kongre kararını ancak başkan veya parti meclisinin alabileceğini, 12. Kongre’nin böyle bir karar yokken toplanamayacağını ve bu nedenden dolayı gayri meşru olduğunu söylemekteydi. Bu iddia siyaset ve hukuka yaklaşımlarının ne kadar sığ olduğunu göstermektedir. Söylemek gerekirki 12. Kongre’nin toplanması için yeni bir karar almaya gerek yoktu çünkü partinin en üst organı olan kongre, bu kararı 11. Kongrede zaten almıştı. Yönetimin görevi ve yetkisi kongrenin organizasyonuna ilişkindi. Ayrıca bilindiği gibi bir parti organı kendisinden büyük bir başka organın kararını ortadan kaldıramaz.Yani parti meclisi veya başkan kongrenin kararını değiştiremez, yok sayamaz. Kongrede alınan şartlı özel karar, tüzükteki aynı konuyla ilgili hükmü oy birliğiyle ortadan kaldırmıştı.

Partinin eski yönetimi, partinin bu talimatına uymayacağını deklare etmeden önce, parti kongresinin izni olmadan başka guruplarla birlik görüşmeleri yürütmüş, hukuki anlamda partimizi bağlamayan protokoller imzalamıştır. Bu yetmezmiş gibi partimize hesap vermekten kaçtıkları için ihraç edilen şahısları bu birlik görüşmelerinde muhatap olarak kabul etmiştir. Hukukun olmadığı yerde siyasi ahlaktan söz edilemez. Siyasi ahlakı ölçüt kabul etmeyenlerin ise ne partimizle ne de Kürdistan ulusal özgürlük mücadelesiyle bir ilişkisi olamaz.

Eski yönetime 13. Kongre’ye kadar savunma hakkı verilmiş, kongreye katılmadıkları takdirde kesin olarak ihraç edilecekleri ifade edilmiştir.

Bugünden itibaren siyasi teamüller gereği bu gurupla siyasi ilişki kuran şahıs veya kurumlar,  bu nesnel gerçekliği göz önünde bulundurmalıdır.

D) “KDP-Birlik Projesi” Sahte KDP Yaratma Projesidir

Üç yılı aşkın süredir başını partimizden ihraç edilen ve partimizle siyasi ve tarihi ilişkisi bulunmayan şahısların çektiği “KDP Birlik” isminde bir proje yaşama geçirilmeye çalışılmaktadır. Biz bu projeyi “sahte KDP” olarak tanımlıyoruz. Sömürgeciyi mahkum etmeyen, sömürgecinin lideri ve iktidar partisine kuyrukçuluk yapan, bağımsızlık iddiasında olmayan, kuzeyle ilgili söyleyecek sözü bulunmayan bu şahıs ve gurupların kuracağı yapının KDP’nin kutsal ismiyle bir ilişkisi olamaz, olsa olsa  “sahte KDP” olabilir.

Yapmaya çalıştıkları, Sömürgeci hükümeti, anti-Kemalist göstererek aslında sömürgeci devleti bir bütün olarak aklamaya çalışmak, Kürdistanlıların özgürlük taleplerine ket vurarak sömürgeci devlete entegre olmalarını sağlamaktır. Bilindiği gibi TC’nin varlığını sağlayan olgu, Ülkemiz Kuzey Kürdistan’ın işgalidir. Bu anlamda işgal devam ettiği sürece bir parça olan söz konusu kliği,  bütünden yani sömürge sisteminden ayırmanın bir anlamı yoktur. Çünkü anti Kemalist olarak gösterilmek istenen parça, tarihi olarak ülkemizin sömürge altı statüsünün  kurulmasında birincil derecede rol oynamış ve bugün oynamaya devam etmektedir. Yani sömürgeci sisteminin bir parçasıdır, bizim mücadele etmemiz gereken sistemin kendisidir yoksa sömürgeci sistem içerisindeki bir klik değildir. Kaldı ki şirin gösterilmeye çalışılan parçanın  ülkemizde yarattığı tahribat ortadadır.

Sömürgeci sistem içerisinde uzun süredir iktidar olan bu kliğin Kürdistan sorununu çözmek gibi bir niyetinin olmadığı aşikardır. Sömürgeci, bireysel  haklar ve hürriyetler sorununu bile çözmekten  uzaktır. Örneğin 20 milyon Kürdün anadilde eğitim ve öğretim görme hakkına karşılık olarak toplam 20 tane Kürtçe öğretmen atanması gibi uygulamalar sömürgecinin asimilasyondan vazgeçmediğini gözler önüne sermektedir. Kürdistan’daki okullarda  Kürdistanlı çocuklara, Türk kültürü, Türk dili, Türk tarihi okutulmak suretiyle asimilasyon devam etmektedir. Kürtçenin Dimilki lehçesi bizzat BM tarafından tehdit altında bulunan diller statüsüne alınmıştır. Baraj ve karakollar Kürdistan’da yürütülen başat idari hizmetler halini almıştır. İzinsiz alınmış tek bir heykeli geri almak için Avrupaya onlarca sefer düzenleyen Türk otoriteleri, Kürt Ortaçağ tarihinin önemli bir örneği olan  Hasankeyfi sonsuza kadar suya gömmek istemektedir. Halen Kürtlerin en ufak bir idari statüsü yoktur.Cumhuriyetin ilanı esnasında ciddi bir sanayi ve ticari merkez olan Kürdistan’ın bu konumu bitirilmiştir. Şu anda Kürdistan’da yoksulluk salgın halindedir. Kürtler Türk idari sınırları içinde ucuz iş gücü, Kürdistan ise egemen ulusun zenginleşmesini besleyen hammadde ve enerji kaynağından başka bir şey değildir. Kürtler 20 milyonluk nüfuslarına rağmen sömürge altı bir toplumdur. İngilizlerin idaresindeki Hindistanlılar kadar bile hakları yoktur. Kürdistan, ekonomik, idari ve kültürel olarak yok olmaya mahkum edilmek isteniyor.

Halkımızı perişan eden bu düzenden medet uman, sempati besleyen Sahte KDP projesi, yalnızca partimiz PDK-Bakur’u değil bütün ulusal özgürlük mücadelesini tasfiye etme projesidir. Bu projeye karşı bütün yurtseverleri uyanık olmaya çağırıyoruz.

E) PDK-Bakur Sömürge Sisteminin Anayasa Referandumunda Boykot Kararı Verdi

 Partimiz, anti sömürgeci niteliğinin bir gereği olarak halkımızı, sömürgeci anayasasında taraf olmamaya, ülkemizin talanına neden olan bu sistemi meşrulaştırmamaya, referandumu boykot etmeye çağırıyor.

F) Ülkemizin Diğer Parçalarıyla Dayanışma Devrimci Görevimizdir

Partimiz, Güney Kürdistan’daki kazanımların korunması için fedai bir tutum alacaktır. Hewlêr’de doğan güneş, bütün Kürdistan’ı aydınlatmalıdır. Kürdistan güneşine sahip çıkmak ulusal bir görevdir. Bugün Şingal’de yaşanan Güney Kürdistan’ın meşru otoritesine ve Kürdistan bağımsızlık hedefine karşı geliştirilen PKK işgalini kabul etmek, karşı çıkmamak sömürgecilerle aynı yere düşmek anlamına gelir. Özgür Kürdistan’ın bilinen düşmanlarının kurguladığı ve PKK’nin taşeron vazifesi üstlendiği, bu saldırı bize gösteriyorki bütün parçalarda bağımsız Kürdistanı yaratmak kolay olmayacaktır. Güneyle daha fazla dayanışma ve milli olmayan güçleri mahkum etmek her zamankinden daha fazla önem arz etmektedir.

Doğu Kürdistan’da yükselen mücadeleye azami destek vererek kardeş partimiz PDKİ ve diğer doğulu partilerle tarihimizi aşan bir tarzda dayanışma içine girilecektir. Bu tutum geleneksel milliyetçi anlayışımıza denk düşmektedir.

Güneybatı Kürdistan’da özgürlük bu kadar yakınken PKK hattının yürüttüğü gayri milli siyaset yüzünden Kürdistanlılar, lehimize olan konjonktürden gereği kadar fayadalanamamaktadır. Güneybatı Kürdistan’da PKK hattının  yarattığı tahribatı önlemek için kardeş partimiz PDKS ve diğer güneybatılı partilerle ile dayanışma içine girilecektir. 

Partimiz, PDK anlayışına uygun olarak diğer parçalarla dayanışmayı önüne bir görev olarak koyarken aynı zamanda her alanda şahsiyetli bir parti olarak davranacak, parti hukuku, parti bağımsızlığı ve parti disiplininden asla taviz vermeyecektir.

H) Parti Örgütü Yeniden İnşa Edilecektir

Tasfiye edilen parti örgütü legal zeminde reorganize edilecektir. Partimizin ne geleneksel örgütlülük ne de 2013 ten sonra oluşturduğu legal örgütlülüğü hiçbir yerde faal değildir, komiteler dağıtılmış, ofislerin kapısına kilit vurulmuştur. Yani parti örgütü tasfiye edilmiştir.

Yeni dönemde öz gücümüzle, halkımızın ve kadrolarımızın imkanları ve fedakarlığıyla sağlam ve mütevazi adımlarla parti örgütü yeniden inşa edilecektir. Her sınıf, katman, din ve düşünceden yurtseverleri  partimiz saflarında örgütleyerek  milliyetçi kitle partisi yaratılacaktır.

I) PDK-Bakur Siyasi Retorik Anlamında Netleşecektir

Ölümsüz Mustafa Barzani, partimizin ideolojik önderidir. Onun yarattığı düşünce ve yönteme her zamankinden  daha fazla sarılarak, çizgimizin devrimci niteliğini yaşama geçirerek kitlesel bir güç olmanının önünü açacağız.

Partimiz, Xanî’den Nehrî’ye Nehrî’den Ölümsüz Barzanî’ye ulaşan bağımsızlıkçı çizgi, hedefine ulaşana kadar sömürgeciyle uzlaşmayı, teslim olmayı red eder. Devrimci-Milliyetçi anlayış işte burada farkını ortaya koyar. Bağımsızlık kararlılığının örgütlülüğünü yaratmak, mücadele araçlarını efektif kullanmak çizgiye olan bağlılığımızın tescili anlamına gelecektir.

Bağımsızlıkçı çizgiyle ilişkisi olmayan gurupların, Ölümsüz Barzanî’nin düşünce ve mücadele tarzıyla ilişkisi olmayan teslimiyetçi yaklaşımların halkımızın kafasını karıştırmasına izin vermemek için güçlü bir çalışma programı yaşama geçirilecektir.

Bu hedefe ulaşmak için toplantı, konferans ve benzeri etkilinlikler düzenleyerek, yayınlara ağırlık verilecektir. Kitlesel bir tartışma ortamı yaratmak görevimizdir. Böylelikle, milliyetçilik, anti sömürgecilik, self-determinasyon, Kürdistan’da milliyetçilik gibi kavramları netleştirerek, ortak bir parti söylemi ve milliyetçi ve devrimci reflekse sahip kadrolar yaratmış olacağız.

Parti çalışmalarına gerekli katkıyı sunmayan bazı kişiler, sürekli olarak parti tarihimizde yaşanan bazı olayları tekrar tekrar gündeme getirerek kendi yetmezliklerini örtmeye ve önümüzü tıkamaya çalışmaktadır. Oysaki partimizin 4. Kongresi komisyonlar oluşturmuş, gerekli araştırmaları yaparak söz konusu tarihi olayları açıklığı kavuşturarak  karara bağlamıştı. Bu tür hadiseleri sürekli olarak gündeme getirmek partimize ve Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesine yalnızca  zarar vereceğine vurgu yapan kongremiz, bu olayları bir daha asla gündeme getirmeme yönünde son noktayı koymuştur

J) Self-Determinasyon (Kendi Geleceğini Belirleme) Hakkının Kullanılması Milliyetçi Projemizin Merkezi Olacaktır

Sabırlı ve kararlı bir biçimde bu hedeflere ulaşıldıktan sonra milliyetçi projenin yaşama geçmesinin ve devrimci bir tarzda bu proje etrafında mücadele etmenin şartları oluşmuş olacaktır. Milliyetçi projemiz, politik amacımız olan Self-determinasyon hakkının kullanılmasını merkeze alacaktır. Parti örgütlülüğü  yaratıldıktan sonra çalışma proğramımız  halkımızın desteğiyle yaşama geçecektir. Yani milliyetçi paradigma, örgüt, ideoloji ve proje anlamında yaratılacaktır.

KABUL EDİLEN YENİ PARTİ TÜZÜĞÜ

Parti üyelerimiz ve dostlarımızın bildiği gibi 2013 yılından günümüze değin ihtiyaçlara hiçbir şekilde karşılık vermeyen eski tüzük, partimizi bloke etme araçlarından birisi olarak kullanılmaktaydı. Bundan dolayı 12. Kongre, maddeler üzerinde detaylı tartışmalar yapıldıktan sonra uzlaşma sonucunda yeni tüzüğü kabul etmiştir.

A) Kongremiz Kolektif Liderlik Modelini Seçti

Eski tüzükte başkanlık  sistemi kaldırılarak kolektif liderlik modeline geçilmiştir. Çünkü eski tüzük başkana sonsuz yetkiler vermiş, yetkileri sınırlı olan parti meclisi işlevsiz kalmış ve siyaset üretememiştir. Eski başkan bütün keyfi kararlarının dayanağı olarak eski tüzüğü işaret etmekteydi. Yeni tüzük hükümlerine göre,  kongre önce 11 kişilik parti meclisi üyelerini seçmiş ve parti meclisinde yapılan oylama sonucunda ise  Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı ve diğer  Yürütme Kurulu üyelerinin seçilmesini öngörmüştür. Yetkilerin önemli kısmı parti meclisine verilmiş, parti meclisi kararlarını uygulamakla yürütme kurulu görevlendirilmiştir. Genel Sekretere ise yürütme kurulunun koordinasyonu sağlama sorumluluğu ve partiyi temsil etme görev ve yetkisi verilmiştir.

B) Parti Disiplini ve Parti İçi Demokrasinin Sağlanması İçin Gerekli Mekanizma Kuruldu

Partimiz içinde  disiplin mekanizmasının yokluğu ciddi sorunlara yol açmaktaydı. Disiplin ve denetim mekanizmasının yeniden devreye girebilmesi için detaylı hükümler yeni tüzükteki yerini aldı.

Her üyenin düşüncesini parti organlarına ulaştırma, soru sorma, öneri sunma hakkı verilmiş, parti içinde demokratik tartışmanın şartları sağlanmıştır.

Kongremiz hukuksuzluğun, siyasi ahlaksızlığın ve teslimiyetçi “Türkiyeci” siyasetin başını ezmek şiarıyla sonlandı. Kuzey Kürdistan halkının özgürlük umudu,  partimiz PDK-Bakur’la bir kez daha yeşerecektir. 28.03.2017- Diyarbekir

YAN KURDISTAN YAN NEMAN!

PDK-BAKUR

BASINA VE KAMUOYUNA

26.10.2017

Güney Kürdistan halkının açık ve meşru bir ortamda gerçekleştirilen referandum sonucunda ezici bir çoğunlukla ortaya koyduğu bağımsızlık iradesine karşı Bağdat hükümeti, eski Baas rejimini aratmayacak şekilde, Kürdistan halkının tüm kazanımlarını yok etmek amacıyla saldırıya geçmiş, cahşların da yardımıyla tarihi, coğrafi ve demografik olarak Kürdistan’ın parçası olan Kerkük başta olmak üzere Kürdistan topraklarının bir kısmını işgal etmiştir. Bu işgal operasyonuna Türk ve Fars devletlerinin de ortak olduğu ve Bağdat’a açıktan destek verdiği ortadadır. Her zaman olduğu gibi, Kürdistan söz konusu olduğunda kendi aralarındaki çelişkileri bir kenara bırakan sömürgeciler bir kez daha halkımıza karşı birleşmişlerdir.

İşgal operasyonu sırasında vahşeti bir yöntem olarak tercih eden İran destekli Haşdi Şabi ve Irak ordusu yüzlerce sivil Kürdistanlıyı katletmiş, yüzbinlercesini de mülteci durumuna sokmuştur. Sömürgecilerin Kürdistan’da yarattığı vahşetin sonuçları insan hakları örgütlerinin raporlarına yansımıştır. Uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullandığı için Kürdistan halkı bu vahşetle karşı karşıya kalırken Batılı devletler ise insan hakları, demokrasi ve hukuk gibi kavramları unutarak bu işgali uzaktan izlemekle yetinmişlerdir. Ancak, bilinmelidir ki bu ikiyüzlü tutumlarından umdukları kazancı elde edemeyeceklerdir. Kürdistanlılar katliam tehlikesi nedeniyle geçici olarak terk etmek zorunda kaldıkları topraklarındaki zenginlikleri başkalarının yağmalamasına izin vermeyecektir.

Tüm bu olumsuz şartlara rağmen, Güney Kürdistan liderliği ve kahraman Pêşmerge orduları, karşılaştıkları bu büyük badirenin ve ihanetin şokunu kısa sürede atlatmış ve şu anda kısıtlı olanaklara rağmen her cephede işgalcilere en sert cevabı vermektedir. Dört parçadan Kürt gençleri de Güney halkımızı ve Pêşmerge’yi haklı mücadelesinde desteklemek amacıyla seferber olmuştur.

Sömürgeciler bilmelidir ki, halkımız bir milim vatan toprağını dahi düşmana bırakmayacak ve meşru haklarından da asla taviz vermeyecektir. Kendi kaderini tayin hakkı doğuştan gelen tabii bir haktır. Bu hak vazgeçilemez, devredilemez, feragat edilemez ve bir defa kullanmakla tüketilmez bir haktır. Bu hakkın şu veya bu anayasada yazılıp yazılmamasının hiçbir önemi yoktur. Kukla Bağdat rejimi dâhil bu meşru hakkı gasp etmeye yeltenecek her zorba tarih boyunca olduğu gibi karşısında dirençli Kürdistan halkını bulacaktır.

Ayrıca, büyük bir dirayet ve liderlik örneği ortaya koyarak içeriden ve dışarıdan gelen tüm engelleme çabalarına rağmen halkımızın bağımsızlık iradesini ortaya koymasını sağlayan ve şu anda da işgalcilere karşı verilen savaşta Kürdistan ordularına komuta eden Başkan Mesud Barzani’nin özellikle içinden geçtiğimiz şu kritik dönemde her zamankinden daha fazla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Kürdistan ulusal özgürlük mücadelesi bu badireyi atlatabilecek deneyime ve olgunluğa sahiptir. Halkımızın umutsuzluğa kapılması için hiç bir neden yoktur.

PDK-Bakur olarak Güney Kürdistan’ın ortaya koymuş olduğu özgürlük ve bağımsızlık iradesini sonuna kadar desteklediğimizi bir kez daha ilan ediyor ve dört parçadaki tüm halkımızı ulusal kazanımlarımıza sahip çıkmaya, bu yolda tüm olanaklarını seferber etmeye çağırıyoruz.

YAŞASIN BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN!

YAŞASIN KAHRAMAN PEŞMERGELERİMİZ!

PDK-BAKUR

KUZEY KÜRDİSTAN DEMOKRAT PARTİSİ

KAMUOYUNA

25.04. 2017

Bugün (25.04.2017) sabah iki sularında sömürgeci TC devleti Güney Kürdistan’ın Şingal ve Güneybatı Kürdistan’ın Qaraçox bölgelerini savaş uçaklarıyla bombardımana tabi tutmuş ve can kayıpları vuku bulmuştur.

Öncelikle sömürgeci devletin ülkemize bu saldırıları uluslararası hukuka açık bir biçimde aykırıdır. Gerekçe ne olursa olsun bir devletin bir başka devletin ülkesine askeri müdahalesi devletlerin ülkeleri üzerindenki egemen olmaları ilkesinin çiğnenmesidir.

Kaldı ki sömürgecinin saldırılarına maruz kalan Güney ve Güneybatı Kürdistan’da otorite Kürdistanlılardır. Sömürgecinin bu saldırıları Kürdistan’ın bağımsızlaşma hedeflerini geriye taşıma amacı gütmektedir. Uluslararası camianın sömürgeciye kuvvetli tepki göstermesini, BM’nin saldırgan sömürgeci devlete karşı yeterli yaptırımları uygulamasını talep ediyoruz.

Şingal’de meşru Güney Kürdistan yönetiminin otoritesini tanımayan PKK’nin olumsuz tavrı her ne kadar sömürgecinin saldırgan tavrını haklı çıkarmaya yetmezsede PKK’yi bu tavrından vazgeçmeye çağırıyoruz. PKK’nin Şengalde sivil alanlara yakın üslenmesi zaten ciddi bir felaketten geçmiş Şengalde sivilleri saldırılara daha da açık hale getirmektedir.Ayrıca meşru Kürdistan ordusunun hakimiyetindeki bölgede üsler kurmak Kürdistanın daha da parçalanmasına yol açmaktadır. Bu durum Kürt nüfusun bölgeye dönmesini engellediği gibi bölgenin iyice Kürdsüzleşmesiyle ve virane hale gelmesiyle sonuçlanacaktır. Bu tavrı Kürdistanilikle açıklamak olanaksızdır. Bu nedenle PKK’nin sorumlu davranarak Şengali derhal boşaltması ve Kürdistan ordusuna terketmesi gerekir.

Saygılarımızla.

PDK-Bakur

SERSAXÎ

24.10.2017

Cîgirê berê yê serokê Partiya Demokrata Kurdistanê (PDK) Elî Ebdullah îro li Hewlêrê koça dawî kir.

Sibeha Îro 24-10,2017, cîgirê berê yê serokê PDKê Elî Ebdullah, ku yek ji endamê dêrîn ê PDK û damezirênerê vê partiyê bû, di temenê 95 saliyê de li nexweşxaneyekî Hewlêrê koça dawiyê kir.

Elî Ebdullah ev çend sal bûn nexweş bû. Ebdullah di serdema Mela Mistefayê nemir de cîgirê serokê PDKê bû û piştre jî di çend kongreyan de weke cîgirê serok hate hilbijartin.

Elî Ebdullah kî ye:

Sekreter û cîgirê berê yê serokê PDKê Elî Ebdullah di sala 1922 li Koyê jidayîk bûye.

Peymangeha Endazyariyê li Bexda xwendiye. Desteya damezrêner a Partiya Rizgarî bûye.

Di 16ê Tebaxa 1946ê de bûye endamê polîtbûrûya PDKê. Di kongreya 9emîn a sala 1979ê bûye sekreterê PDKê.

Di kongreya 11ê ya PDKê ya sala 1993ê de bûye cîgirê serokê PDKê. Di kongreya 13emîn a PDKê de, ku di dawiya sala 2011ê de hate sazkirin, ji ber nexeşiyê dest ji posta xwe berda.

Roja 24-10-2017ê li nexweşxaneyekê li Hewlêrê koça dawiyê kir.

Em wekî PDK BAKUR,

di serî de ji Serok Mesud Mistefa Barzanî, PDK, gelê Kurdistanê û malbata gorbihuştre sersaxîyê dixwazin.

Dr. Yusuf Zîya

Sekreterê Giştî yê

PDK-BAKUR